21 Aralık 2013 Cumartesi

Pakistan liginde teknik adam skandalı


Pakistan Premier Ligi'nde görev yapan çok sayıda teknik adamın aynı zamanda Pakistan İkinci Ligi'ndeki takımlarda da çalıştıkları ortaya çıktı.

Football Pakistan'ın iddiasına göre Karachi Port Trust (KPT) takımını çalıştıran AFC A lisanlı çalıştırıcı Nasim Ahmad, ikinci ligden Sui Southern Gas Company (SSGC) maçlarına da çıkıp teknik direktörlük yapıyor. Kaynakların iddiasına göre Pakistan Futbol Federasyonu, Ahmad'ın bundan sonra SSGC yedek kulübesinde oturmasını yasakladı.

SSGC ve Railway takımlarının ikinci ligde bugün (cumartesi) oynayacakları final maçı öncesinde bu haberin ortaya çıkması dikkat çekti.

Premier Lig'den Pak Afghan Clearing Agency (PACA) takımının teknik direktörü AFC B lisanslı Haji Abdul Sattar da aynı zamanda ikinci ligde Higher Education Commision (HEC) takımını çalıştırıyor. Sattar'ın gerçekten de PACA'nın hiçbir maçında sahada görülmediği, saha komiseri raporlarıyla da onaylanmış durumda. Kulübede herhangi bir B lisanslı teknik adam bulunmaması dolayısıyla federasyon kuralları gereği ödenmesi gereken 25 bin Pakistan Rupi'lik ceza da kulübe uygulanmamış.

Daha da ilginci, Premier Lig'den Navy takımının kalecisisi Mohammad Shehzad'ın ikinci ligden Karachi United'da kaleci antrenörü olarak yedek kulübesinde görüldüğü iddia ediliyor.

Army takımının kalecisi Jaffar Khan'ın da takım listelerinde kaleci olarak görünmesine rağmen bazı maçlarda fizyoterapist olarak görev yaptığı öne sürülüyor. Khan, fizyoterapist olarak görev aldığı sırada bir maçta saha komiseri tarafından durdurulmuştu. Dizinden sakatlığı bulunan Khan, bu sezon takımında kalecilik yapamıyor.

Hemen yanı başındaki Afganistan, futbolda devrim niteliğinde işler yapıp FIFA klasmanında bölgenin en iyisi hâline gelmişken, Pakistan futbolundaki skandalın boyutu düşündürücü. Son açıklanan FIFA klasmanında 167'nci basamaktan 172'nciliğe gerileyen Pakistan futbolunun önünde alması gereken daha çok uzun yollar var şüphesiz. Skandalın yansımalarının ve olası yaptırımlarının ne olacağı merak konusu.

11 Aralık 2013 Çarşamba

Dünyanın en iyisi kim olacak?


Dünya Kupası ev sahipliği için kabul edilmeyen dört adaylığın ardından Fas, sonunda dünya çapında bir futbol organizasyonuna ev sahipliği yapacak. FIFA Dünya Kulüpler Şampiyonası, bugün saat 21:30'da Fas'ın Agadir şehrinde oynanacak Raja Casablanca - Auckland City karşılaşmasıyla başlayacak
Önümüzdeki 10 gün boyunca sürecek organizasyona altı konfederasyonun şampiyonu ile Fas şampiyonu katılıyor. Formata göre bugünkü maçı kazanan takımlar çeyrek finale yükselmeye hak kazanacak. Çeyrek finalde de CONCACAF şampiyonu Monterrey ile karşılaşacaklar. CONBEMOL şampiyonu Atletico Mineiro ile UEFA şampiyonu Bayern Münih, turnuvaya yarı finalde başlayacaklar. Yani bu son iki takım sadece iki maçla dünyanın en iyisi olabilir. Bu bakımdan Kulüpler Dünya Şampiyonası'nın formatı tam bir fiyasko. Muhtemelen yoğun maç fikstürü trafiğinden bu iki takıma iltimas geçiliyor ancak bu durum kupanın değerinin azaltılmasından başka bir işe de yaramıyor. 2010'da destan yazıp finale çıkan Demokratik Kongolu Mazembe takımı haricinde final sürekli Güney Amerika ve Avrupa takımları arasında paylaşıldı. FIFA'nın herhangi bir organizasyonunu eline gözüne bulaştırmama ihtimaline inanmak güçtü zaten.
Kimi neden izleyelim?
Bayern Münih: 2009 ve 2011'de Barcelona'nın başında kupayı kazanan Pep Guardiola, Bayern Münih ile üçlemeyi yapmak istiyor. Üç kere dünyanın en iyi takımının hocası olmak, güzel iş. Assolistimiz, turnuvaya yarı finalde teşrif edecek.

Atletico Minerio: Ronaldinho... Muhtemelen Dünya Kupası'nda olmayacak ve muhtemelen son kez bir kıtalararası turnuvada kendini gösterecek. Eskaza Beşiktaş'a filan gelmezse bir daha dünya gözüyle kendisini televizyonda izleyemeyebiliriz. İstanbul gece hayatının aranılan simalarından Jô ise takımın gol makinesi. Libertadores'te gol kralı olmuştu. Finalde de Paraguay'dan Olimpia'yı penaltılarla geçip Fas bileti aldılar. Son dört yılda turnuvadaki dördüncü Brezilyalı, Mineiro olacak.

Monterrey: Son üç yılda üçüncü kez CONCACAF Şampiyonlar Ligi'ni kazandılar. Koca kıtada kendilerinden iyi bir takım son üç yıldır görülmedi. Çöküşteki Meksika futbolunun medar-ı iftiharı oldular. Esbab-ı mucizelerini keşif için ekran başına! Humberto Suazo ve kel kafasını uzun zamandır izleyememiştik.

Al Ahly: Ülkesinde şampiyon olmadan dünyanın en iyisi olmak için yarışacaklar. Evet 2011-2012 Mısır ligi, olaylar sebebiyle oynanmamıştır. Mısır Futbol Federasyonu da 2011 yılı şampiyonu Al Ahly'yi Şampiyonlar Ligi'ne gönderdi. Kasım ayında oynanan Şampiyonlar Ligi final eşleşmesinde Orlando Pirates'ı geçip kıtaın en büyüğü oldular. Sırada gezegenin en büyüğü olmak var. Mısır'ın efsanevi yıldızı Muhammed Aboutrika da futbolu bırakma kararı almıştı ancak bu turnuvada son kez oynaması için ikna edildi. 14 Aralık'taki Guangzhou Evergrande maçında sahada olacak.

Guangzhou Evergrande: 1990'dan beri Asya'nın en büyüğü olan ilk Çin takımı oldular. Onların en büyük silahıysa kulübede. 2006'da İtalya'yı dünya şampiyonu yapan efsanevi çalıştırıcı Marcelo Lippi, şimdi de Guangzhou'yu dünya şampiyonu yapmaya çalışacak. Çin futbolunun son durumunu da yakından görebileceğiz.

Auckland City: Bu turnuva Dünya Kupası'ndan çok, Konfederasyonlar Kupası'na benzerlik gösteriyor. Çünkü Dünya Kupası'na her kıtadan takımın katılma zorunluluğu yokken, Konfederasyonlar Kupası'na her kıtanın milli takımlardaki en iyisi katılıyor. 2014 Dünya Kupası'nda Okyanusya ekibi olmayacak. Konfederasyonlar Kupası'nda ise Tahiti vardı. Bu turnuvanın Tahiti'si de Auckland City olacak. Okyanusya Şampiyonlar Ligi'nde son üç yılda üç şampiyonlukları var. Bu şampiyonlukların ilk ikisinde, ilk turda Japonya ligi şampiyonlarına elenmişlerdi. Şimdi turu geçmek istiyorlar. Yani Raja Casablanca'ya karşı oynayacakları mücadele artık bir onur savaşı hâline geldi. Bütün bir kıtanın yükünü taşıyorlar. Üstelik, Auckland'dan Fas'a kadar olan yol masraflarının sadece tek bir maç için harcanma ihtimali bile söz konusu. Takımın bütçesini düşününce bu ihtimal gerçekten tüyler ürpertici. Umarım bu konuda FIFA'dan bir destek alıyorlardır.

Raja Casablanca: "Tam bir kapalı kutu". Şampiyon yapan hocayı kovup Tunuslu Benzarti'yi getirdiler. Daha önce Tunus Milli Takımı'nı da çalıştıran Benzarti, yeni takımıyla bir hafta bile çalışmadı. İlk maçında Juventus'un karşısına çıkan Mancini gibi olacak.

30 Kasım 2013 Cumartesi

Katalunya ve Baskonya'nın maç programı belli oldu

Katalunya ve dünyanın en güzel milli takım forması


Aralık ayının son bölümü yeni yıl ve bazı ülkeler için de noel coşkusuyla bezelidir. Ancak kimi topluluklar için aralık ayının sonu demek, son birkaç yıldır başka bir heyecana işaret ediyor. Çünkü o topluluklar, yoğun kulüp ve milli maç fikstüründen dolayı, kendi milli takımlarına ancak yılın bu döneminde erişebiliyorlar.

İspanya'nın pek çok otonom bölgesi milli takıma sahip. Ancak içlerinden en yoğun destekçi, ilgi ve talep görenler Katalunya ve Baskonya. Katalunya ve Baskonya, bu yılki gelenekselleşmiş dostluk maçı programlarını açıkladı. Artık bir yıl sonu klasiği hâline gelmiş maçlarda Katalanlar Yeşil Burun Adaları'nı konuk ederken, Baskonya Peru ile karşılaşacak.

2013 Afrika Uluslar Kupası'nda çeyrek finale yükselme başarısı göstermiş, FIFA klasmanında bir aralar Türkiye'nin de önüne geçmiş Yeşil Burun Adaları, 30 Aralık'ta Katalunya'nın misafiri olacak. Barcelona'daki olimpik stad Lluis Companys'de oynanacak mücadele yerel saatle 19:00'da başlayacak.

Katalunya, geçen yıl ocak ayında da bir diğer Afrika takımı Nijerya ile karşılaşmış ve 1-1 berabere kalmıştı.

Baskonya ise Athletic Bilbao'nun geçtiğimiz eylül ayında açılan yeni San Mames Stadı'nda Peru'yu konuk edecek. Böylece Bask temsilcisi de üst üste ikinci yıl bir Güney Amerika takımıyla karşılaşmış olacak. Baskonya geçen yıl oynadığı maçta Bolivya'yı 6-1 mağlup etmişti. Geçen yıl Anoeta'da oynanan maçın ardından tribünde olaylar çıkmış ve 14 Bask polisi yaralanmıştı. Baskonya'nın Peru maçı 28 Aralık'ta oynanacak.

Her iki takımın kadrolarında da önemli isimler mevcut. Katalunya takımında Cesc Fabregas, Xavi ve Gerard Pique'nin forma giymesi bekleniyor. Fernando Llorente, Xabi Alonso ve Javi Martinez de Baskonya'nın potansiyel yıldızları arasında.

Baskonya - Bolivya maçı

23 Kasım 2013 Cumartesi

CECAFA Kupası 2013


Doğu ve Orta Afrika Futbol Federasyonları Konseyi'nin (CECAFA) düzenlediği CECAFA Kupası'nın 2013 ayağı 27 Kasım - 12 Aralık tarihleri arasında Kenya'da düzenlenecek. Turnuva, Afrika'nın en eski futbol turnuvası olma özelliği taşıyor.

Turnuva ilk olarak 1926 yılında Gossage Kupası adıyla düzenlenmişti. Bir sabun üreticisi William Gossage tarafından finanse edilen organizasyonun ilk ayağında Kenya Uganda'yı mağlup ederek ilk şampiyon olmayı başarmıştı. Kupa 1966'ya kadar bu adla devam etmiş ve 66-71 arasında Challenge Kupası adıyla organize edilmişti. 1972'de CECAFA'nın kurulmasıyla da bugünkü adını almıştı.

CECAFA Kupası o tarihten bu yana bazen kesintiye uğrasa da her yıl düzenlendi. Son iki yılın şampiyonu finallerde Ruanda ve Kenya'yı mağlup eden Uganda oldu. Uganda aynı zamanda son beş yılın dördünün şampiyonu. Son sekiz yıldır da her yıl en az yarı final oynamayı başarıyorlar. CAF ve FIFA'nın organizasyonlarında son yıllarda özellikle iç saha maçlarında iyi performanslar gösterseler de önemli bir başarı elde edemiyorlar. Ancak CECAFA'da son dönemde Uganda borusu ötüyor.

Toplam 13 şampiyonlukla Uganda CECAFA Kupası'nın en başarılı ülkesi. Onu beş şampiyonlukla Kenya, dört şampiyonlukla Etiyopya takip ediyor. Tanzanya, Malavi ve Sudan'ın üçer, Zambiya, Zimbabve, Zanzibar ve Ruanda'nın birer şampiyonluğu var. FIFA'ya 2011'de üye olan Güney Sudan turnuvaya ilk kez geçen yıl katılmıştı. Tam 23 kez katılan Somali'nin ise henüz bir yarı finali dahi yok. Zanzibar, katılımcılar arasında FIFA veya CAF'a üye olmayan tek takım konumunda.

Turnuvaya geçen yıl  Doğu Afrikalı bir bira üreticisi 450 bin dolar karşılığında sponsor olmuş ve kupanın adı CECAFA Tusker Kupası olarak değiştirilmişti. Bu yılki organizasyona 12 takım katılıyor. Uganda ve en sahibi Kenya şampiyonluğu en önemli favorileri. Ancak 2010'dan beri ilk kez turnuvaya katılan Zambiya da başarıya ulaşabilir. Zambiya, bu yıl içinde Güney Afrika Futbol Federasyonları Konseyi COSAFA'nın temmuz ayındaki turnuvasında şampiyonluğa ulaşmıştı.

Katılan 12 takımın grupları aşağıdaki gibi oluştu. Final maçı 12 Aralık'ta Nairobi'de gerçekleşecek.

A Grubu: Kenya, Etiyopya, Güney Sudan, Zanzibar
B Grubu: Tanzanya, Burundi, Somali, Zambiya
C Grubu: Uganda, Eritre, Ruanda, Sudan

2019'un ev sahibi Lihtenştayn



Avrupa Küçük Devletler Oyunları Federasyonu Başkanlığına İzlandalı Larus Blondal seçildi. Oyunların 2019 versiyonunun da Lihtenştayn'da yapılmasına karar verildi.

Avrupa'nın nüfusu 1 milyondan az olan dokuz ülkesinin (Andorra, Güney Kıbrıs, İzlanda, Lihtenşyan, Lüksemburg, Malta, Monako, Karadağ ve San Marino) delegeleri Avrupa Olimpiyat Komiteleri'nin 42'nci genel kurulu öncesinde Roma'da toplandı.

Blondal, başkanlığı sırasında haziran ayında 50 yaşında hayatını kaybeden diğer İzlandalı Olafur Rafnsson'un yerine göreve seçildi. Rafnsson 2015'e kadar başkanlık görevinde kalacaktı. Blondal aynı zamanda İzlanda Olimpik Komitesi'nin de başkanlığına seçildi.

İki yılda bir düzenlenen organizasyonun 2015 ayağı İzlanda'nın başkenti Reykjavik'te düzenlenecek.

Bu yıl içinde Lüksemburg'da düzenlenen organizasyona katılan 762 atlet, 10 farklı sporda 120 farklı mücadelede mücadele etmişti. Ev sahibi ülke 36'sı altın olmak üzere 106 madalyayla en başarılı ülke olmayı başarmıştı. Yine de organizasyona katılan her ülke en az bir altın madalya kazanmayı başarmıştı.

2017'deki organizasyon San Marino'da üçüncü kez düzenlenecek. 2019'un ev sahibiyse toplantıda Lihtenştayn olarak belirlendi. Lihtenştayn da 1999 ve 2011'in ardından bu oyunların ev sahipliğini üçüncü kez üstlenecek.

İlki 1985'te olmak üzere toplam 15 kez düzenlenen oyunlar iki yılda bir mayıs ayının sonu ile haziran ayının başında oynanıyor. Oyunlar hem erkek hem de kadınlarda atletizm, basketbol, plaj voleybolu, bisiklet, jimnastik, judo, atıcılık, yüzme, masa tenisi, tenis ve voleybol olmak üzere 11 farklı dalda oynanıyor. Oyunlara katılma şartı Avrupa Olimpiyat Komitesi üyesi olup  1 milyonun altında nüfusa sahip olmak. Güney Kıbrıs'ın nüfusu bugün 1 milyonun üzerinde olsa da oyunların başladığı 1984'te 1 milyonun altında olduğu için katılım gösterebiliyor. Faroe Adaları'nın ise Danimarka'nın deniz aşırı ülkesi olması sebebiyle Avrupa Olimpiyat Komitesi üyeliği bulunmuyor.

20 Kasım 2013 Çarşamba

İzlanda'nın Zaytung'u: Kaybolan Hırvat kalesine bugün ulaşıldı



Dünkü Hırvatistan maçı pek de beklenildiği gibi gitmedi (Maçtan önceki gece futbolcuların tablet bilgisayarla oyun oynarken çekilen fotoğrafları?). Hırvatistan ilginç şekilde 10 kişi kalmasına rağmen, o devasa stadda 15 kişi gibi görünmeyi başardı. İzlandalı oyuncular da hayatlarının en önemli maçında Hırvatistan kalesine yaklaşamadı bile. Gerçi... maçta bir Hırvatistan kalesi var mıydı, ondan da emin olmamak gerek. İzlanda'nın Zaytung'u Baggalutur, dünkü maçta gözden kaybolan Hırvatistan kalesinin peşine düşmüş ve sonunda kaybolan kaleye ulaşmış. Böylece dünkü tuhaf oyunun ardındaki sır perdesi de ortadan kalkmış oldu. Bundan sonra bir değil iki adet kaleyle oynanan maçlar izlememiz dileğiyle...

Hırvat Kalesi Bulundu

Uzun arama çalışmaları sonrasında, kaybolan Hırvat kalesine bugün ulaşıldı. Hırvat kalesi bilindiği üzere, Hırvatistan ile İzlanda arasında oynanan dünkü maç sırasında arkasında iz bırakmadan ortadan kaybolmuş ve İzlandalı oyuncular kaleyi bulmayı bir türlü başaramamıştı.

Sahil Güvenlik Birimi ile işbirliği içinde çalışan Hırvat Arama Kurtarma Ekibi, kaybolan kaleyi stada yakın bir bölgede bulmayı başardı.

Hırvat kaleciye ise henüz ulaşılamadı. Kendisinin dünkü maçta sahada olup olmadığı henüz netlik kazanmış değil.

http://baggalutur.is/frettir.php?id=5807

19 Kasım 2013 Salı

Cebelitarık "resmen" sahada



Cebelitarık ilk resmi dostluk maçı için bu akşam sahada. Rakip, Slovakya.

Maç, Cebelitarık'a 150 kilometre mesafedeki Portekiz'in Algarve şehrinde oynanacak. Çünkü Cebelitarık'taki 5 bin kapasiteli Victoria Stadı, UEFA kriterlerini karşılamıyor. Takımın maçlarını İspanya'da oynamasıysa iyimser bir hayal. Çünkü ulusal futbol federasyonu 1895'te kurulan Cebelitarık'ın yıllarca UEFA'ya üye olamamasında İspanya'nın UEFA'ya olan baskıları belirleyici olmuştu. İki takım ileride aynı eleme grubuna düşerse bile olacaklar şimdiden soru işareti.

Cebelitarık'ın UEFA'ya üyeliği sonrası ilk maçının mart ayında Estonya'ya karşı olması planlanıyordu. Ancak şimdi 2010 Dünya Kupası'nda adını son 16'ya yazdıran ülkeyle karşılaşacaklar. Tabi bu durumun gerçekleşmesinde, Slovanya Teknik Direktörü Jan Kosak'ın, Cebelitarıklı meslektaşı Allen Bula ile daha önce MFK Kösice takımını birlikte çalıştırdıkları dönemden kalma dostluklarının da rolü büyük. Cebelitarık aynı zamanda 1 Mart'ta Faroe Adaları ile de bir dostluk maçı yapacak. Faroe Adaları, Cebelitarık'ın UEFA üyeliğinin hemen öncesinde de bu ülkeyle dostluk maçı yapmıştı.

Slovakya maçı için hazırlanan kadroda, İngiltere'de forma giyen üç isim yer alıyor. Uzun yıllar Stoke City forması giyen Danny Higginbotham onlardan biri. Tecrübeli savunması artık Konferans Ligi ekiplerinden Chester'da forma giyiyor. Barnsley'den Scott Wiseman, en üst kademede forma giyen oyuncu konumunda. Northern Premier League Division One North liginden Farnsley'de forma giyen Adam Priestly de İngiltere liglerinde forma giyen üçüncü Cebelitarık oyuncusu. Kadrodan tam 13 oyuncu, 2011 Ada Oyuncları'nda mücadele eden Cebelitarık kadrosundan isimler.
Bu tarihi maçta Slovakya'dan Martin Skrtel ve Marek Hamsik forma giyemeyecek. Algarve Stadı'ndaki tarihi mücadele, yerel saatle 18:30'da başlayacak. 19 ve 17 Yaş Altı Takımları ile bu yıl içinde mücadele etmiş olsalar da A Milli seviyesinde, UEFA'nın 54'üncü ülkesi kıtaya "merhaba" diyecek. Darısı Kosova'nın, Abhazya'nın, Grönland'ın ve Kuzey Kıbrıs'ın başına...

Tarihi maçtaki tarihi kadro şu isimlerden oluşacak:
Kaleciler: Jordan Perez (Lincoln), Jamie Robba (Lynx) and Kevin De Los Santos (Man United 62)
Savunmacılar: Roy Chipolina (Lincoln), Scott Wiseman (Barnsley [England]), Ryan Casciaro (Lincoln), Matt Reoch (Man United 62), Danny Higginbotham (Chester [England]), Jack Sergeant (Man United 62), Joseph Chipolina (St. Josephs), Yogan Santos (Man United 62).
Orta Saha: Liam Walker (San Roque [Spain]), Robert Guilling (Lincoln), Jeremy Lopez (Man Untied 62), Daniel Duarte (Lincoln), Julian Bado (Lynx), Daylian Victor (College Europa), Kyle Casciaro (Lincoln).

Forvet: Lee Casciaro (Lincoln), Al Greene (Glacis United), George Cabrera (Lincoln), Adam Priestley (Farsley [England]), John Paul Duarte (Lincoln)

17 Kasım 2013 Pazar

Milli takımın hocası meclisten


Maldivler Milli Futbol Takımı'nın yeni teknik direktörü, ülke meclisinde Galolhu Dhekunu Partisi'nden milletvekili olan Ahmed Mahloof oldu.

Daha önce 16, 19 ve 23 Yaş Altı milli takımlarında futbol oynayan Mahloof, ülkenin önde gelen kulüplerinden New Radiant ve Club Valencia'da da forma giymişti. 2002 yılında futbolu bırakan teknik adam, 2009 yılından beri mecliste aktif siyasi hayatını sürdürüyor.

Daha önceki teknik adam Macar Istvan Urbanyi ile eylül ayındaki Güney Asya Futbol Şampiyonası'nın ardından yollar ayrılmıştı. Urbanyi döneminde 2011 Güney Asya Şampiyonası'nda yarı finalde elenen ve 2009'daki organizasyonda da finali penaltılarla kaybeden Maldivler, eylül ayındaki son şampiyonada Hindistan'a 1-0 yenilerek yarı finalde elenmişti. Teknik adamın iki penaltılarının verilmediğini iddia ettiği maçtan önce Maldivler, grup aşamasında Sri Lanka'ya karşı 10-0 ve Bhutan'a karşı 8-2'lik etkileyici galibiyetler almayı başarmıştı. Ancak Urbanyi, takımdaki oyuncular arasında disiplini sağlayamaması yönünden eleştiriliyordu.

Futbol Federasyonu, Urbanyi'den boşalan koltuğu doldurmak için uzun süre yabancı teknik adam arayışına girmiş ancak yapılan başvurular arasında umduğunu bulamamıştı. Yeni teknik adam Mahloof, Seyşeller ile bu ay içinde oynanacak hazırlık maçında ilk kez takımın başında sahaya çıkacak. Maldivler, önümüzdeki yıl düzenlenecek AFC Challenge Kupası'nda da mücadele edecek.

İzlanda: 0 - Hırvatistan: 0

İkili maçların ilk ayağını iç sahada oynuyorsanız maçı kazanmak zorunda olduğunuz söylenir. Ancak bana kalırsa esas büyük avantajı sağlayan iç sahadaki maçta gol yememek. Maç 0-0 bile bitse, deplasmandaki her beraberlik sizin işinize gelir. Mesela uzatmaya giden maçta bile 90-120 arası bir gol bulsanız tur eldedir. 0-0 bitse, ilk maçı kazanmanın psikolojik rahatlığı da yoktur. Açıkçası eşleşmenin içerideki ilk maçındaki 0-0'lık beraberliği, 2-1'lik galibiyetten daha çok tercih ederim. Evet, 2-0 > 4-1

İzlanda da bunu başardı. Ülke nüfusunun yüzde 10'unun bilet talebinde bulunup sadece 10 bin şanslı kişisinin izleme şansı bulduğu maçta tarihi bir 0-0 elde ettiler.

Aslında İzlanda öncesi döneminde Lars Lagerback, çalıştırdığı takımları daha defansif bir anlayışla oynatmasıyla meşhurdu. Bu anlamda göreve geldiği ilk zamanlarda, az gol atıp yiyen İzlanda için biçilmiş kaftan olduğu görüşündeydim. Ancak zamanla hem İzlanda takımı değişti, hem de 65 yaşındaki teknik adam... 2011'deki 21 Yaş Altı jenerasyonunun güçlü yönü, çoğunluğu Eredivisie tedrisatından geçmiş hücum hattıydı. Bu durum takım mantalitesinde değişime gidilmesini kaçınılmaz kılıyordu. Uygun adam Lagerback değildi. Ancak kurt hoca, malum İskandinav inadını bir kenara bıraktı. Genç oyuncuları A takıma harika şekilde monte etti ve oyun anlayışını gençlere göre belirledi. 65 yaşındaki teknik adam belki de hayatında ilk kez hücum futbolu oynatıyordu çalıştırdığı bir takıma. Bunun meyvesi İzlanda tarihinde ilk kez ulaşılan grup ikinciliği oldu.

Lagerback maç öncesi yaptığı açıklamada güçlü yönlerinin hücum olduğunu ve goller bulmaları gerektiğini söylemişti. Ne var ki Finnbogason'un ilk yarıdaki pozisyonu dışında net pozisyon elde edilemedi. İkinci yarının başındaki kırmızı karttan sonra da oyun tek kaleye döndü. Kırmızı kart haksızdı ve Lagerback maçtan sonra bundan yakındı. Ancak iyimser bir görüşle, o kırmızı kart İzlanda'nın tamamıyla savunmayı düşünmeye başlamasına sebep oldu. Hücumu da aklının bir köşesinde saklayan İzlanda 10 kişi kalmasaydı pozisyon bulmasına rağmen kalesini bu kadar iyi savunamazdı. Kaleci Haldorsson'un müthiş performansıyla da 0-0 kurtarıldı.

İkinci maçlar öncesinde Hırvatistan cephesinde özellikle oynattığı alışkın olunmayan 4-2-3-1 taktiği sebebiyle Niko Kovac'ın yeterliliği sorgulanmaya başlandı. İzlanda'da da ise Lagerback'ın ekibi Dünya Kupası'na katılmış kadar şen. Moral açısından İzlanda 1-0 önde. Özel sıcak üflemeli pompalı brandayla korunan zemine rağmen, o zeminde bileğini burkan Sigthorsson, muhtemelen ikinci maçta oynamayacak. Ajaxlının yerine Gudjohnsen ilk 11 başlayabilir. Olur a, İzlanda tarihinin en önemli maçında, İzlanda tarihinin en kariyerli oyuncusu sahada olur, onun attığı son dakika golüyle ülkesi Dünya Kupası'na gider. Salı akşamına kadar ülkede yaşayan 320 bin kişi aynı rüyayı görecek şüphesiz.

İlk videodan ilk maçın özet görüntülerine, ikinci videodan da tam maça erişmek mümkün.


15 Kasım 2013 Cuma

Lagerback: "Yolculuk sona ermesin"


           

2011’in Temmuz ayında çekilen Dünya Kupası elemleri kuralarının ardından İzlanda’dan beklenenler üç aşağı beş yukarı belliydi. Altı torba içinde altıncı torbada yer alan Lars Lagerback’ın takımı, Avrupa elemelerinin E Grubu’na Arnavutluk ve Güney Kıbrıs’ın ardından düşmüştü. Öyleki diğer gruplara giden torbadaşları arasında Andorra ve San Marino da vardı.

Aslında bu durumun sebebi, İzlanda’nın son dönemdeki kötü performansıydı. 2010 Dünya Kupası grubunu son sırada bitirmişlerdi. Euro 2012 elemelerinde oynadıkları sekiz maçtan sadece bir galibiyet elde etmişlerdi.

Hızlı geçen iki yılın ardından şu an tarih yazmanın ve Dünya Kupası’na bir bilet kazanmanın eşiğindeler. Trinidad Tobago’yu geçerek, dünyanın en büyük futbol organizasyonunda yer alacak en küçük ülke olmaları için önlerinde  sadece Hırvatistan’la oynayacakları iki play-off maçı var.

 Açıkçası şu ana kadar yaptıkları da peri masalı olarak addedilmeyi hak ediyor. Grubu Norveç ve Slovenya’nın önünde bitirdiler. Ancak alınan sonuçlar Lagerback için şaşırtıcı değil. İsveç ve Nijerya Milli Takımları’nın eski teknik direktörü, FIFA.com’a verdiği röportajda dünyayı şaşırtan takımının yaptıklarını zaten beklediğini ifade etti.

Lagerback, “Görevi kabul ettiğimde takımın gruptan çıkabilecek potansiyele sahip olduğunu biliyordum. Oyuncularla ve ekiple ilk karşılaştığımda FIFA sıralamasında 50 sıra yükselme ve grubu ilk iki sıra içinde bitirme hedefi koydum. Kadroya baktım. Özellikle 2011 21 Yaş Altı Şampiyonası’na katılıp ev sahibi Danimarka’yı yenme başarısı gösteren oyunculara baktım. Kadromuzun çok yetenekli olduğunu gördüm. Fakat hedef belirlemek kolaydır. Önemli olan oyuncuların mücadeleye hazır olması ve benim onlara güvenebilmem. Onlar da tam olarak bunu başardı.” dedi.

 Bazıları teknik adamın takımına olan güvenini şaşırtıcı bulsa da büyük bir turnuvaya katılmak için ne yapılması gerektiğini bilen  kişilerden biridir Lars Lagerback. İsveç Milli Takımı ile sekiz yıl içinde iki kez Dünya Kupası’na, üç kez de Avrupa Şampiyonası’na katıldı. Ancak İzlanda’yı Breziya’ya götürebilirse, bu 65 yaşındaki teknik adamın en büyük başarısı olur.

Lagerback da bunu doğruluyor: “Bence İzlanda gibi küçük bir ülkeyle Dünya Kupası’na katılmayı başarabilirsek bu çok daha özel olur. Başlangıçta kesinlikle favori olmayan takımlar arasındaydık. Play-off kuraları öncesinde de biliyorduk ki herkes bizimle eşleşmek istiyordu. Bu yüzden birkaç insanı şaşırtabilir ve hedefimize ulaşabilirsek bu gerçekten çok ama çok özel bir şey olur.”

Lagerback, İzlanda’daki işinden de çok memnun. Şimdiye kadar takımla çok güzel anlar geçirdiğini kaydeden teknik adam, “Oyuncular tarafından, federasyon tarafından ve sokaktaki halk tarafından çok güzel karşılandım. İnsanlar yaptığımız işten dolayı çok memnundu. Bu da tabii ki kazanmamız açısından bize yardımcı oldu. Bunun ne derece önemli olduğunu idrak edecek kadar uzun süre futbolun içinde bulundum. Fakat takımın ve ülkenin etrafındaki atmosfer gerçekten çok iyi.” ifadelerini kullandı.

İzlanda’da milli takıma olan ilgi de rekor düzeyde. Lagerback bu durumu şu sözlerle özetliyor: “Play-off maçları için satılan biletlerin birkaç saat içinde tükendiğini duydum. Stadyum yalnızca 10 bin kişilik ancak bu zaten İzlanda nüfusunun büyük bir kısmını oluşturuyor. Gruptaki son iki maç da kapalı gişeydi ve bu, İzlanda’da çok sık görülen bir durum değil. Umarım oyuncularm kendilerine verilen bu büyük fırsatı değerlendirmeyi başarırlar.”

Pek az kişi Brezilya yolunda İzlanda’yı favori gösteriyor. Reykjavik’teki ilk maçta bile favori, konuk ekip Hırvatistan. Lagerback bu durumun hangi hesap sonucu elde edildiğinin farkında:

“Hırvatistan’ın favori olması normal, bunu bekliyordum. İsveç’le çalışırken onlarla Zagreb’de karşılaştım ve eşleşmenin ikinci ayağı kesinlikle kolay olmayacak. Geçen yıl bazı problemleri olduğu doğru ancak hâlâ iyi bir takımlar ve iç sahada müthiş bir taraftar desteğinin önünde oynuyorlar. Fakat onlar için işleri zorlaştırmaya çalışacağız. Aynı zamanda gol atmaya da çalışacağız çünkü bizim en güçlü bölgemiz hücum tarafı.”

 Alfred Finnbogason, Gylfi Sigurdsson ve Kolbeinn Sigthorsson gibi genç isimlerin yanı sıra Eidur Gudjonsen gibi tecrübeli bir isme de sahip İzlanda’nın kadrosu oldukça güçlü. İzlanda’nın rakibine göre en büyük avantajlarından biri devamlılığı olacak. Zira grup maçları sonunda Hırvatistan Futbol Federasyonu, Teknik Direktör Igor Stimac ile yollarını ayırmıştı. Buna rağmen Lagerback, bu durumun kendileri için bir avantaj oluşturmayacağı kanısında:

 “Bu komik. Üst üste üçüncü kez hocasıyla yollarını henüz ayırmış bir takımla karşılaşacağız, bu duruma alışkınız. Fakat bunun olumlu bir durum olup olmadığı konusunda emin değilim çünkü eski hocayla oyuncular arasında bazı uyuşmazlıklar olduğundan haberdardım. Bu doğruysa, mevcut durum rakibin motivasyonunu olumlu yönde etkileyecektir. Stimac’ın yerine göreve gelen Niko Kovac’ı da biraz tanıyorum. Pro lisansa hak kazandığı sıralarda ben de Hırvatistan’daydım. Bence gerçekten iyi bir teknik adam olabilir. Bu yüzden bu durum belki de bir avantaj sayılmaz.”

“Turu geçme şansımız bize bağlı. En iyi oyunumuzu oynarsak bir şansımız olabilir. Yaz aylarından beri erçekten çok iyi oynuyoruz ve takımdaki özgüven müthiş. Sadece yetenekli değil aynı zamanda çok iyi karaktere de sahip olan oyuncularımız var. En önemlisi, ülkelerine gelip milli takımları için mücadele etmek adına büyük bir tutkuları var. Elemelerde başardıkları için kendilerinden gurur duyuyorum. Umarım yolculuğumuz burada sona ermez.”

İzlanda ile Hırvatistan arasında oynanacak 2014 Dünya Kupası Avrupa Elemeleri Play-off ilk maçı 15 Kasım Cuma günü saat 21:00'de Laugardalsvöllur'da oynanacak.

Kaynak: FIFA

22 Ekim 2013 Salı

Laugardalsvöllur'a brandalı koruma


İzlanda Milli Takımı, oldukça uzun bir aranın ardından kasım ayında maç yapmaya hazırlanıyor. Hedef, 2014 Dünya Kupası. Rakip Hırvatistan.

Tarihinin en başarılı dönemini geçiren İzlanda, Dünya Kupası öncesi play off turunda Hırvatistan'la eşleşti. Eşleşmeyle ilgili detaylı maç öncesi çalışmasına daha sonra bakacağız. Ancak şimdiki haber, maçın oynanacağı Laugardalsvöllur Stadı ile ilgili.

Zorlu kış koşulları sebebiyle İzlanda Futbol Federasyonu, 15 Kasım'da oynanacak maç için ilginç bir yolla stadı hazır tutmaya çalışacak. Maç saatinde havanın eksi derecelerde, zeminin de buzla kaplı olma ihtimalini göz önünde bulunduran yetkililer, maçtan bir hafta öncesinde sahanın üzerini brandayla kapatacak. Brandanın çevresinde sıcak hava pompaları yer alacak. Pompalar sayesinde branda yerden bir miktar yüksekte kalırken, çim sıcaklığının ideal seviyede tutulması sağlanacak. Yani amaçlanan, sera etkisi yaratmak. Daha önce İngiltere Ragbi Ligi'nde de uygulanan sistemin çalışma prensibi aşağıdaki videoda gösterilmiş.

Kendi ulusal ligi bile eylül ayında biten İzlanda için 15 Kasım, futbol tarihlerinin en önemli günlerinden biri olacak. Henüz satışa çıkmayan maç biletlerinin Güney Kıbrıs maçında olduğu gibi satışa çıktığı gün tükenmesi bekleniyor. Maçın rövanşı 19 Kasım'da Zagreb'de oynanacak ve o gün iki ülkeden biri Brezilya yolunu tutacak.


Untitled from Blayney Partnership on Vimeo.

6 Ekim 2013 Pazar

Nepal'in en büyük stadyumu konser kurbanı



Nepal'in başkenti Katmandu'da yer alan Dasrath Stadyumu'nun zemini, düzenlenen konser sonrasında kullanılamaz hâle geldi.

5 bin'i koltuklu olmak üzere 25 binlik kapasitesiyle ülkenin en büyük stadyumu olan Dasrath, daha önce 2011 AFC Challenge Kupası etkinliğinde kullanılmış, bu yıl da Afganistan'ın şampiyonluğuyla sona eren Güney Asya Futbol Şampiyonası'nın finaline ev sahipliği yapmıştı.

Daha önce Bryan Adams'ın 2011 yılında ülke tarihindeki ilk rock konserini verdiği stadyumun zemini, bu yeni konserin ardından tamamen kullanılamaz hâle geldi. Yetkililer, zeminin üç ilâ dört ay kadar kullanılamayacağını belirtti. Olayın ardından Nepalli futbolseverler, maddi gelir elde etmek uğruna zeminin deforme olmasına göz yuman ve gerekli önlemleri almayan Nepal Futbol Federasyonu'na büyük tepki gösterdi.




















28 Eylül 2013 Cumartesi

Kadınlar maçına kadın spiker

Foto: Fsf


Faroe Adaları Kadın Milli Takımı daha önce iki kez Avrupa Şampiyonası elemelerine katılsa da tarihinde ilk kez Dünya Kupası elemelerinde mücadele ediyor. Hedef Kanada 2015.

Bu elemelerle birlikte UEFA, Dünya Kupası için ilk kez, Wenger'in erkekler futboluna önerdiği küçük takımları birbirine kırdırıp büyüklerin karşısına çıkarma statüsünü uyguluyor. Bu statü çerçevesinde elemelere ilk turdan katılan Faroe Adaları, nisan ayında oynanan maçlarda Karadağ, Gürcistan ve ev sahibi Litvanya'nın bulunduğu grubu lider bitirdi ve asıl gruba katılmaya hak kazandı.

Faroe Adaları bu turda İsveç, İskoçya, Polonya, Kuzey İrlanda ve Bosna Hersek ile birlikte 4'üncü gruba düştü. 22 Eylül'de oynanan ilk maçta Torshavn'da İskoçya'ya 7-2 kaybettiler. İkinci maç Polonya'daydı. Wroclaw'da oynanan maçta da sahadan 6-0'lık sonuçla mağlup ayrıldılar. Bu maçın görüntüleri aşağıdan izlenebilir.

Polonya maçıyla ilgili ilk detay maçın Polonyalı spikerinin kadın (yorumcusunun erkek) olması. Kadınlar maçına bile davul götüren Polonyalı taraftarlar neden Avrupa'nın taraftar kültürünü en iyi içselleştiren ülkesi olduklarını bir kez daha gösteriyor. Maçta Faroe Adaları'nın yediği dördüncü ve beşinci gollerin birbirinin tamamen aynısı olması da dikkatlerden kaçmıyor.


21 Eylül 2013 Cumartesi

Libertadores'i Pasifik kıyısına getiren takım

Copa Libertadores, -her ne kadar jenerik müziği Avrupa ile özdeşleşen Beethoven'ın 9'uncu senfonisi olsa da- Güney Amerika'nın kulüpler düzeyindeki en büyük kupası. İlk zamanlarda kupa, uzun yıllar Atlantik Okyanusu'na kıyısı olan Brezilya, Arjantin ve Uruguay'ın takımları ile okyanus bağlantısı olmayan Paraguay'ın temsilcileri arasında paylaşılmıştı. Pasifik Okyanusu'na kıyısı olan Peru, Şili, Kolombiya ve Ekvador kulüpleri bu kupada başarıya hasretti. Bu döngü 1989 yılında kırıldı. O yıl mutlu sona ulaşan Kolombiya temsilcisi Atletico Nacional, kupayı ilk kez Pasifik kıyılarına getirmişti.

1960 yılından beri aralıksız olarak düzenlenen Copa Libertadores'te Pasifik ülkelerinden ilk kıpırdanma 1972'de gelmişti. O yıl Peru'dan Universitario bu kupada finale kadar yükselmiş ancak dönemin en güçlü takımlarından Independiente'ye boyun eğmişti. Peru liginin en çok şampiyonluk kazanan takımı Universitario, ayrıca  FIFA tarafından 20'nci yüzyılın en iyi Peru kulübü seçilmişti.

Universitario'nun mirasını bir yıl sonra Şili'den Colo Colo devralacak ancak o da aynı güçlü takıma boyun eğecekti. 70'li yıllarda Güney Amerika'da Independiente'nin borusu öterdi ve arka arkaya dört kez Libertadores'i kazanacaklardı (Halen bu kupayı en çok kazanan ekip yedi şampiyonlukla yine kendileri.) İlerleyen dönemde Şili'den Union Espanola, Kolombiya'dan Deportivo Cali yine finalde Arjantin takımlarına kaybedecek; 1981'de Cobreloa, Zicolu Flamengo'ya play-off maçı sonrası kupayı teslim edecekti.

Pasifik ülkelerinin kötü talihi 1989'da değişti. Rene Higuita'sından rahmetli Andres Escobar'ına oldukça iddialı bir kadroyla turnuvaya başlamıştı o sene Atletico Nacional. Elbette kurulan kadronun arkasındaki isim dikkat çekiciydi. Ülkedeki uyuşturucu trafiğini elinde tutan, dönemin para babası Pablo Escobar kesenin ağzını açmış ve takıma yıldızları toplamıştı. Fakir halka yardımları sebebiyle Kolombiya halkının sevmekle nefret etmek arasında gidip geldiği Escobar, böylece gayrimeşru eylemlerinin üzerini örtecek, halkın gözündeki sevgisini sağlamlaştıracaktı. Kolombiya halkına futboldan elde edebileceği en büyük mutlulukları yaşatacaktı.

Atletico Nacional kupada ilk tur grubunda yine aynı ülkeden Millionarios'un ardında ikinci olup son 16 takım arasına kalıyordu. Bu turda Arjantin'den Racing'i ilk maçta 2-0 yenip deplasmanda 2-1 yenilerek averajla saf dışı bırakıyor ve çeyrek finalist oluyordu. Bu turda gruplarda oynadığı iki maçta da mağlup edemediği Millionarios ile eşleşen Atletico içerideki ilk maçı 1-0 kazanıp deplasmanda 1-1'lik eşitliği koparıyor ve yarı finalde Uruguay'dan Danubio'nun rakibi oluyordu. Danubio, Kolombiya'daki ilk maçta 0-0'lık beraberliği kurtarıp evine umutlu dönse de yakın gelecekte bunun için çok pişman olabilirdi. Çünkü Montevideo'daki rövanş maçında kalelerinde tam altı gol görecek ve maçı 6-0 kaybedeceklerdi. Atletico Nacional finaldeydi.

Kolombiya temsilcisinin finaldeki rakibi Paraguay'dan Olimpia Asuncion'du. Paraguay'da oynanan ilk maçta Olimpia zorlanmadan 2-0'lık galibiyeti elde etti. Final maçlarının en az 50 bin kişilik stadda oynanması kuralı uyarınca CONBEMOL yönetimi, Atletico'nun Medellin'deki Atanasio Girardot Stadyumu'nu kabul etmedi. Bogota'da oynanan maçın normal süresi Atletico'nun 2-0'lık üstünlüğüyle bitti ve penaltı atışlarına geçildi. Toplam 18 atış sonunda 5-4'lük üstünlüğü elde eden Atletico Nacional 28'inci kez düzenlenen Copa Libertadores'te kupayı kazanan ilk Pasifik ülkesi takımı olarak adını tarihe yazdı. Kolombiya futbol tarihinin en mutlu günüydü. Penaltılarda Olimpialı oyuncuların tam dört penaltısını kurtaran Rene Higuita da, dönemin dünyada en iyi kalecilerinden biri olduğunu bir kez daha gösterdi. Finalin ikinci ayağından özet görüntülere aşağıdaki videodan ulaşabilirsiniz. 19:00'dan itibaren de penaltı atışları takip edilebilir.

Pasifik: 4 - Atlantik: 47

Kupayı kazanan Atletico Nacional, bir yıl sonra yine şampiyonluğa yürüyecek ancak finalde elediği Olimpia, bu sefer yarı finalde kendilerini saf dışı bırakacaktı. Atletico Nacional'in ardından sadece üç kez, Colo Colo (Şil), Once Caldas (Kol) ve LDU Quito (Ekv) takımları Pasifik ülkeleri adına kupayı kazanabildi. Yani toplamda 54 kez düzenlenen turnuvada sadece dört şampiyonluk. CONBEMOL üyesi üç Atlantik ülkesi Brezilya, Arjantin ve Uruguay ise bu süreçte 47 şampiyonluk elde etti. Pasifik ülkeleri, 2008'de Quito'nun şampiyonluğunun ardından bir daha finale bile yükselemedi. Başka herhangi bir kıtanın Kupa 1'inde şampiyonluk söz konusu olduğunda bu denli bir coğrafi dengesizlik var mıdır merak konusu. Ancak Avrupa'dan gelen futbolun, toprağın beri yanında daha iyi oynandığı -en azından kupalara bakılırsa- aşikâr.


20 Eylül 2013 Cuma

Faroe Adaları'nda deplasman yapmak



Türkiye'deki deplasman kültürü renklidir. Elbette söz konusu yasaklı olmadığınız bir deplasmansa. Her daim yolda kalacakmış gibi ilerleyen Mercedes 302 otobüsü, otobüsün içinde yolculuk yapılan yöreye özgü tezahüratlar, tezahüratlara eşlik eden güzel kafalar, güzel kafaları bir şehirden diğerine götüren kaptan dayılar ve bagajdaki emanetler gibi kültürel ögeler barındırır. Bu ögelere polisten karşılanma, polis tarafından aranma, şehre giriş, stada giriş, sonuca göre otobüsün camını indiriş gibi ritüeller eşlik eder. En azından bir süre öncesine kadar böyleydi.

Ancak söz konusu bir Alman takımıysa ve takımın peşinden bin 500 kilometreden fazla bir yol alınmışsa, deplasman ritüelleri biraz farklılık gösterebiliyor. 2014 Dünya Kupası elemelerinde Almanya Milli Takımı Faroe Adaları'nı 3-0'la geçerken, bir taraftarının Faroe Adaları izlenimlerini, Alman Futbol Federasyonu kendi resmi sitesinde paylaşmış.

Kaos futbolu


07 Vestur Sørvágur - Vikingur Gøta
Master Lig
18.09.13

12 Eylül 2013 Perşembe

Faroe Adaları iki yılda 66 basamak geriledi


Son açıklanan FIFA klasmanında Faroe Adaları, yedi sıra düşerek 182'nci basamakta kendine yer buldu.

Teknik Direktör Lars Olsen'in göreve geldiği Kasım 2011'de, ülke 116'ncı sıradaydı. Böylece Olsen döneminde Faroe Adaları tam 66 basamak gerilemiş oldu.

Bu ayki gerilemede, 9 Eylül 2009'da oynanan Litvanya maçının değerlendirme dışı kalmasının etkisi oldu. Dünya Kupası elemesi olarak oynanan ve Faroe Adaları'nın 2-1 kazandığı maç, ülkeyi o ay tam 41 basamak yukarı taşımış ve tüm dünyada en çok gelişim gösteren ülke yapmıştı.

Lars Olsen göreve 2014 Dünya Kupası elemeleriyle başladı. Bu süreçte ikisi de İzlanda ile olmak üzere iki dostluk maçı yaptılar. Ancak bu iki dostluk maçını ve sekiz eleme maçının tamamını kaybettiler.

Açıkçası aldıkları sonuçlar çok da kötü sayılmazdı. Grupta İsveç'e iki maçta 2-1 ve 2-0'lık skorla kaybettiler. Bu hafta ağırladıkları Almanya'dan biri ofsayt aromalı biri de penaltıyla uzaktan yakından alakası olmamasına rağmen penaltıdan iki gol yediler ve maçtan koptular. Puan alma ihtimalleri olan iki Kazakistan maçının ilkinde deplasmanda öne geçtiler ancak 2-1 kaybettiler. Önlerinde iç sahada oynanacak bir Kazakistan maçı daha var. Kazakistan veya daha sonra oynanacak iç sahadaki Avusturya maçında puana erişeceklerini düşünüyorum. Böylece en son Euro 2008 elemelerinde yüzleştikleri grubu puansız bitirme tehlikesi ortadan kalkacaktır.

182'nci basamak, Vanuatu'nun, Madagaskar'ın, Samoa'nın, Aruba'nın ve dahasının arkasında yer almak demek. O Madagaskar ki seyahat masraflarını karşılayamayacağından ötürü Dünya Kupası elemelerinden çekilmiş bir ülke. Bu durum elbette FIFA klasmanının doğruluğunu sorgulatan bir etmen. Faroe Adaları bu saydığım ülkelerin hepsini kayıtsız şartsız yener demiyorum elbet. Ancak şunu söylemek gerek ki Faroe Adaları nüfusu 50 bin ve altı olan ülkeler içinde futbol kültürünü en yaygın yaşayan ülkedir. Wenger'in öne sürdüğü Avrupa'nın küçük takımlarını birbirleriyle oynatarak diğerlerinin önüne çıkarma düşüncesi gerçek olsa, Faroe Adaları muhtemelen ilk 100'e yaklaşacak belki de tarihinde ilk kez ilk 100'e girebilecekti. Ancak bir milli takımın esas amacı FIFA klasmanında tepeye yükselmek mi, yoksa ülkeyi diğerlerine karşı temsil edebileceği tek alan olan futbolda elinden geleni yapmak mı. Faroe Adaları'nın güçlülerle oynama hakkının elinden alınmadığı, Ibrahimovic'lerin, Mesut Özil'lerin Torsvollur'a ziyaretlerinin kesilmeyeceği bir dünyada 207'nci sırada bile olmak onlar için bir şeyi değiştirmeyecektir. Zaten Almanya'ya kafa tutabileceklari başka hangi alan var ki dünyada.

İzlanda tarihinin en ağır mağlubiyeti

İzlanda tarih yazıyor derken, İzlanda tarihinin en ağır hezimetinden de bahsedelim.

Futbol federasyonu 1947'de kurulan, aynı yıl FIFA'ya, 1954'te de UEFA'ya üye olan İzlanda, ilk zamanlarında tabii olarak galibiyet almakta güçlük çekiyordu. Hatta şu dönemde de zaman zaman etkisini ağır şekilde hissettikleri "deplasmanda galibiyet alamama" sendromu o dönemde feci şekilde hakimdi. İlk deplasman galibiyeti için ta 1973'ü beklemeleri ve dost ve kardeş ülke Faroe Adaları ile bir hazırlık maçı yapmaları gerekecekti.

Bu karanlık dönemin en karanlık gecesiyse  23 Ağustos 1967 idi. Dostluk maçı için Kopenhag'a giden İzlanda'nın rakibi Danimarka'ydı. Fakat müsabakanın sonucu pek de dostça sayılmazdı. Atılan 16 golün 14'üne sahip olan Danimarka, İzlanda'ya tarihinin en ağır yenilgisini yaşatıyordu. Böylece İzlanda'ya alıp alabileceği en ağır mağlubiyet, tam altı yüzyıl boyunca kendisine bağlı olarak var olduğu Danimarka'dan geliyordu.

11 Eylül 2013 Çarşamba

İzlanda tarih yazıyor

İsviçre deplasmanında cuma günü oynanan maçın 54'üncü dakikasında 4-1 geriye düşen İzlanda, büyük ihtimalle havlu atmıştı. Çünkü Norveç, Güney Kıbrıs'ı çoktan yenmiş; Slovenya da Arnavutluk karşısında öne geçmişti. Bu sonuçlarla İzlanda günü grup beşincisi olarak bitirecekti. Dünya Kupası hayalleri 'muhtemelen' başka bahara kalmıştı.

Ancak dünya futbol tarihinin en dramatik geri dönüşlerinden birine imza attı İzlanda. Ülke futbolu efsanesi Eidur Gudjonsen'in ikinci yarının başında oyuna girmesi, oyunun ve belki de ülkenin kaderini değiştirdi. Gudjonsen belki gol atmadı. Ancak oyuna getirdiği hareket Johann Berg Gudmundsson'un ve Kolbeinn Sigthorsson'un toplam üç gole imza atmasına yardımcı oldu. Alkmaarlı Johann Berg'in duraklama anlarında attığı gol jenerik olmaya aday. 'Dört dörtlük' bir zaferle Bern'den ayrıldı İzlanda o gün. İsveçli tenik adam Lagerback'ın takımın başına gelişinden bu yana en ihtişamlı sonuçlardan biri elde edilmişti. Lagerback, maçın ardından yaptığı açıklamada, İsviçre maçını, 2002 Dünya Kupası elemelerinde İsveç'in Türkiye'yi yendiği maça benzetti. Lagerback, o dönem Soderbeck ile birlikte İsveç Milli Takımı'nı Dünya Kupası'na taşımıştı. Dünya Kupası bileti aldıkları maç da Ali Sami Yen'de Türkiye'yi yendikleri maç olmuştu. Son dakikalara 1-0 önde giren Türkiye, maçın son anlarında yediği iki golle İsveç'e kaybetmişti.

"Bern mucizesi"nin ardından hikayenin ikinci perdesi Reykjavik'te oynanacaktı. Grupta İzlanda'nın üzerinde yer alan Arnavutluk, Laugardalsvöllur'da 9'uncu dakikada öne geçti. Ancak ne Teknik Direktör Lars Lagerback'ta ne de oyuncularda herhangi bir panik hâli yoktu. Birkir Bjarnason hemen yanıt verdi. Ajax'ın muhtemelen yakında nakide tahvil edeceği Kolbeinn Sigthorsson ikinci golü attı ve İzlanda muhteşem bir zafer elde etti. Cuma akşamı İzlanda'yı yenememesi sebebiyle liderliği riske giren İsviçre ise Norveç deplasmanına kazanmak için gitti ve İskandinav ülkesini 2-0'la geçti. Böylece İzlanda bitime iki maç kala ilk kez ikincilik koltuğuna yerleşti. Slovenya ise cuma günkü zaferine salı günü Güney Kıbrıs deplasmanı galibiyetini de ekledi ve grubu iyice panayır alanına çevirdi. İsviçre 18 puanla zirvede. İzlanda, Slovenya, Norveç ve Arnavutluk ise 13, 12, 11 ve 10'ar puanla arka arkaya dizilmiş durumda. İkinciyi adeta fotofiniş belirleyecek. Ancak İzlanda büyük bir avantaja sahip. Son iki maçında içeride Güney Kıbrıs'la ve deplasmanda Norveç ile karşılaşacaklar. Bu iki maçtan dört puan çıkarmak grup ikinciliği için yeterli olabilir. Yani 15 Ekim'de Ullevi'de oynanacak Norveç maçı, İzlanda futbol tarihinin en önemli maçı olabilir.

Slovenya'da Katanec etkisi

Grubun dünyanın en homojen eleme grubu olduğu ortada. Zirveyi domine eden İsviçre, üçüncü torbadan gruba katılmıştı. Birinci torbadan gelen Norveç, tüm gruplar içinde dördüncü sıradaki tek birinci torba takımı konumunda. 2006 Dünya Kupası elemelerindeki Türkiye'nin grubunu andırmıyor değil. Orada da birinci torbadan gelen Danimarka grubu dördüncü bitirmiş, dördüncü torba takımı Ukrayna liderliği elde etmişti.

Norveç'in katıldığı son büyük turnuva Euro 2000. O günden bu yana turnuva başarısı olmayan Norveç artık zinciri kırmak istiyor. Fakat salı günü içeride 2-0 kaybettikleri İsviçre maçı büyük bir hayal kırıklığı oldu. Ancak gruptaki esas heyecan Slovenya'nın tırmanışı oldu. Bu yılın başına kadar oynadığı dört maçta üç puan çıkaran Slovenya, grup sonunculuğu için adaylardan biriydi. Ancak ocak ayında ülkenin Fatih Terim'i diyeceğimiz Srecko Katanec'in göreve gelmesi, milli takımın kaderini değiştirdi. Katanec, Slovenya'ya Euro 2000'de ilk büyük turnuva katılımını yaşatmış ve iki yıl sonra da küçük ülkeyi Dünya Kupası'na götürmüştü. Euro 2000 grubunda Yugoslavya'ya karşı oynadıkları, 3-0 öne geçtikleri ve rakibin 10 kişi kaldığı maçta skorun 3-3'e gelmesine engel olabilseler belki de Sloven futbolunun kaderi bambaşka bir şekilde yazılacaktı. Ancak 2000'de gruptan çıkamadılar. 2002'de de kaybedilen ilk İspanya maçının ardından Katanec ile takımın yıldızı Zlatko Zahovic'in arası açıldı ve Slovenya puansız bir şekilde evine döndü. Önce Zahovic'i sonra da Katanec'i kaybeden Sloven futbolu o günden beri belini bir daha doğrultamadı.

Ocak ayında yeniden milli takım emanet edilen Katanec, ilk maçında evinde İzlanda'ya kaybetse de arka arkaya üç maçtan galibiyetle ayrıldı. Haziran ayında İzlanda'yı İzlanda'da 4-2 yendiler. Bu maç haftasında da gol yemeden iki galibiyet çıkardılar. Grupta şansları var. Ancak en zor fikstür de onların: Önce içeride Norveç, sonra dışarıda İsviçre ile oynayacaklar.

Ancak esas büyük olay, son torbadan gelen İzlanda'nın bitime iki maç kala ikinci sırayı ele geçirmesi. İzlanda, son iki eleme grubunu sadece beş ve dörder puanla bitirmişti. Şu ana kadar bir turnuvaya katılma hayali kurdukları tek dönem Euro 2004 elemelerinde gerçekleşti. Bir ara grubun zirvesine de yerleşen İzlanda, Almanya ile berabere kalabilmesine rağmen İskoçya'ya her iki maçta da yenilerek, Britanya ülkesinin bir puan ardında kalıp ikinciliği kıl payı kaçırmıştı. O günden bu yana İzlanda sıra takımı konumunda. Yıllar içinde gelen başarısızlıklar takımı son torbaya kadar geriletti. Faroe Adaları bile son değil, beşinci torbadan girmişti bu Dünya Kupası elemelerine. Bu elemelerde de deplasmanda aldıkları Güney Kıbrıs ve içeride aldıkları ağır Slovenya yenilgileri yine işlerin başa sarılmasına sebep olabilirdi. Ancak bugün gelinen noktada, bu iki maçtan birini kazanabilse, grup ikinciliğini garantileyebilecek bir noktada yer alıyor İzlanda.



İzlanda neyi doğru yapıyor?

İzlanda futbolunun kaderi 2011 yılında değişti. O yıl düzenlenen Avrupa 21 Yaş Altı Şampiyonası ile İzlanda futbolu adeta üzerindeki ölü toprağını atıyordu. Eyjolfur Sverisson ve öğrencileri İzlanda'yı tarihinde ilk kez bu turnuvaya taşıdı. Turnuvada Danimarka galibiyeti dışında önemli bir başarı elde edemediler. Ancak bir alt yaş grubu takımında önemli olan, zaferler ve kupalar elde etmek değil, üst takıma faydalı oyuncu çıkarabilmektir. İzlanda da bunu layıkıyla başardı. O turnuva kadrosundan tam beş oyuncu, Gylfi Sigurdsson, Johann Berg Gudmundsson, Kolbeinn Sigthorsson, Birkir Bjarnason ve kaptan Aron Gudmundsson, Arnavutluk maçına ilk 11'de başladı. O kadrodan Alfred Finnbogason ve Arnor Smarason da yedekler arasındaydı. 1996'dan beri milli formayı giren eski tüfek Eidur Gudjonsen de takımın abisi olarak tabii ki kadrodaydı. Jenerasyon değişiminin nasıl yapılacağına dair fikirler barındırıyor olsa gerek.

Lagerback, Arnavutluk maçının ardından yaptığı açıklamada İzlanda'nın önümüzdeki dönemde Avrupa'nın en iyi futbol ülkelerinden biri olacağını söyledi. Takımın geniş kadrosunun tamamına yakını ülke dışında futbol oynuyor. Reading'ten Hoffenheim'a geçerken Reading tarihinin transfer geliri rekorunu kırdıran, her iki kulüpte de sezonun oyuncusu ödülünü elde edebilmiş ve şu sıralar Tottenham'da Modric'in boşluğunu dolduran Gylfi Sigurdsson, İzlanda tarihinin gelmiş geçmiş en büyüğü olabilir. İsviçre'ye üç gol atarak patlayan Gudmundsson, AZ Alkmaar'ın, Sigthorsson Ajax'ın, Finnbogasson da Heerenveen'in gol makineleri. 24 yaşındaki kaptan Aron Gunnarsson, Premier Lig'de Cardiff City'de forma giyiyor. Tüm bu saydığım isimlerin en yaşlısı da 89 doğumlu kendisi.

İzlanda 21 Yaş Altı takımı, 2013 Avrupa Şampiyonası elemelerinde hiçbir varlık gösteremedi ve sadece tek galibiyetle ve üç puanla eleme grubunu sonuncu bitirdi. Bir önceki jenerasyonda tarihinin en büyük başarılarından birini elde eden, Avrupa'nın en iyi sekiz takımından biri olan bir ülkenin düşüşü dramatikti. Ancak İzlanda Futbol Federasyonu, -sıkı durun- Teknik Direktör Eyjolfur Sverisson'un görevine son vermedi! 2015 elemelerine de Sverisson yönetiminde başladılar. Sonuç: 2015 21 Yaş Altı Şampiyonası elemelerinde İzlanda, oynadığı dört maçtan dört galibiyet çıkaran hâli hazırda tek ülke konumunda.

Sistemli olmak, futbol ülkesi olmak, futbolcu ve sporcu yetiştirmek üzerine çok şey söylenebilir. Bu emel uğruna yeni hocalar getirilebilir, ülke sathında yeni projeler geliştirilebilir. Ancak bugün 320 bin nüfuslu İzlanda, 75 milyon nüfuslu Türkiye'ye nazaran Dünya Kupası'na daha yakın görünüyorsa, biraz durup düşünmek ve -gururumuza yedirebilmeyi becerebilirsek-, göz ucuyla da olsa örnek almak fena olmasa gerek. İzlanda Dünya Kupası'na katılamayabilir. Ekim ayında içeride Güney Kıbrıs'ı yenebilseler bile Norveç deplasmanında kaybetmeyeceklerini kimse söyleyemez. Play-off'ta elenme ihtimalleri bile çok yüksek. Ancak bunlar sorun değil. İzlanda Brezilya'ya gidemese bile bir sonraki eleme grubunda yine iddialı bir takım olacak ve elbet bir gün bir turnuvaya katılacak. Ülke nüfusunun büyük bir yüzdesi futbol oynamaya veya spor yapmaya devam edecek. Bu süreçteyse ne kelleler kopacak ne de neşterler vurulacak. Sanırım futbol ülkesi nasıl olunur, bunun 320 bin kişilik küçük bir simülasyonunu sunuyor İzlanda. Adeta çocuğa anlatır gibi. Kadın Milli Takımı'nın da son iki Avrupa Şampiyonası'na katılım gösterdiğini eklersem, fazla acımasız olmam umarım.


22 Ağustos 2013 Perşembe

Gol sevincinde reklam panolarının önemi

 Sunnlenska.is - Gudmundur Karl

İzlanda'nın Stjarnan takımı, Forum Tiyatrosu'na göz kırpan gol sevinçleriyle bilinir. Takımca geliştirdikleri doğaçlama gol sevinçlerine Youtube'dan ilgili linklerden erişebilirsiniz.

Ancak İzlanda 2. Ligi'nde yer alan UMF Selfoss takımından da Stjarnan'a tepki olarak doğan bir gol sevinci geldi. 27 saniye içine iki gol atmaya muvaffak olan Ingi Rafn Ingibergson, ikinci golünün ardından çareyi kendini reklam panolarının üzerine atmakta buldu.

Yatay panoların üzerinde hareketsiz kalan Ingibergson'un ekspresiyonist çalışması, "düz duvara tırmanmak" başlığıyla, futbolun endüstriyel yüzü temalı bienalde sergilenmek üzere müzeye kaldırılmış olabilir. Maçtan sonra Örümcek Adam figüranlığı teklifi gelip gelmediği de merak konusu.

Geçen sezon Urvalsdeild'den ikinci lige düşen Selfoss da rakibi IF Völsungur'u 6-1 yenerek üç maç sonra galibiyetle tanıştı. Ancak bu sezon üst lige çıkma şansları yok denecek kadar az.

20 Ağustos 2013 Salı

Afganistan 10 yıl sonra ilk kez evinde


Afganistan Milli Takımı, 10 yıldan fazla bir sürenin ardından ilk kez kendi ülkesinde bir maça çıkmaya hazırlanıyor. 20 Ağustos Salı günü oynanacak dostluk maçında Afganistan'ın rakibi Pakistan olacak.

Afganistan, en son iç saha maçını 2003 yılında Türkmenistan'a karşı oynamıştı. Kabil'de 6 bin kapasiteli AFF Stadı'nda oynanacak maça ülke genelinde yoğun bir ilgi var. 100 ve 300 Afgani'den (2 ve 5 dolar) satılan biletlerin tamamının tükenmesi bekleniyor.

Maçın Pakistan'la oynanmasının da ayrı bir önemi var. İki komşu ülke 1977'den beri ilk kez Kabil'de karşılaşacak. 1979'da Afganistan'ın Sovyet yönetimine geçmesinin ardından iki ülke arasındaki sportif organizasyonlar da kesilmişti.

FIFA sıralamasından 139'uncu basamakta yer alan Afganistan, son dönemde önemli bir yükseliş içinde. İlk Dünya Kupası eleme maçını 2003'te oynayan takım, 2011 yılındaki Güney Asya Futbol Şampiyonası'nda finale kadar yükselmişti. Ancak finalde Hindistan'a karşı direnemeyince ve sahadan 4-0'lık mağlubiyetle ayrılmak zorunda kalmışlardı.

Güney Asya Şampiyonası'ndaki başarı, ülke futbolunun üzerindeki ölü toprağını atmasıyla eşdeğerdi. Başarının ardından Afganlar, Asya Futbol Federasyonu'nun düzenlediği ve kıtanın nispeten zayıf takımlarının mücadele ettiği Asya Challenge Kupası'nda elemeleri geçerek 2014 ayağına katılma hakkını kazandı. Mart'ta Maldivler'de düzenlenecek turnuvada Afganistan önemli bir şansa sahip. Ancak o turnuvaya gelmeden önce 31 Ağustos'ta Güney Asya Şampiyonası'nın 2013 ayağı var. Son finalist Afganistan, Nepal'de düzenlenecek turnuvaya FIFA sıralamasında en üstte yer alan takım olarak gidiyor. Pakistan maçı, o turnuvaya hazırlık hüviyetinde olacak.

Afganistan Teknik Direktörü Yusuf Kargar, Pakistan maçı için yurt dışında oynayan 10 oyuncusunu kadroya çağırdı. Aldığı beş maçlık ceza nedeniyle Kargar takımını sahada yönetemeyecek. Kargar'ın yerine geçici olarak takımın başına getirilen Arjantinli Juan Marcos görev yapacak.

Çağrılan kadroda dikkat çeken en önemli isim Bilal Arezou. 88 doğumlu Arezou, milli formayla attığı dokuz golle bu alanda Afganistan Milli Takımı tarihinin en golcü ismi konumunda. Norveç 3. Ligi'nde Asker takımının formasını giyen golcü oyuncu, bu yıl içinde Hindistan'ın Churchill Brothers takımına da geçici olarak kiralanmıştı.

FIFA sıralamasında 167'nci basamakta bulunan Pakistan, son dönemde rakibinin gerisinde kalmış gözüküyor. 182 milyon nüfuslu ülke şu ana kadar herhangi bir Dünya Kupası'na veya Asya Şampiyonası'na katılabilmiş değil. Tarihlerindeki tek Challenge Kupası katılımlarının üzerinden bile yedi yıl geçti.

Takımı Sırp Zavisa Milosavljevic çalıştırıyor. Deneyimli çalıştırıcının bu maç için en büyük endişesi, yurt dışında oynayan oyuncularının çoğundan mahrum kalacak olması. Kariyerlerini Danimarka alt liglerinde sürdüren Hassan Bashir, Yaqoob Butt, Yousuf Butt, Muhammed Ali; İngiltere alt liglerinde oynayan Amjad Iqbal ve Adnan Ahmed bu maçta forma giymeyecekler. Bu ouncuların yokluğunda gözler Pakistan Premier Ligi'nin son şampiyonu KRL'nin 92 doğumlu golcüsü Kalim Ullah da olacak.

Maçın oynanacağı suni çimli AFF Stadı, yakın geçmişte FIFA'nın yardımları ile inşa edilmişti. Maçtan hemen iki gün sonra aynı stadda Afganistan Premier Ligi'nin açılış maçı oynanacak. Sekiz takımlı lig, bu sezon tarihte ikinci kez düzenlenecek. 2012'deki ilk sezonda Toofan Harirod takımı, finalde Simorgh Alborz'u 2-1 yenerek
şampiyonluk kupasını ve 15 bin dolarlık ödülü kazanmıştı. Bu sezonki maçlar için Afganistan Futbol Federasyonu ülkede yayın yapan Tolo Tv ile anlaştı. Bu sayede maçlar ülkede canlı yayınlanacak. Maçların ardından görüntüler de Youtube'dan izlenebilecek.

Afganistan'da hayat yavaş yavaş normalde dönüyor. Futbol da öyle.

16 Ağustos 2013 Cuma

Løgmanssteypið 2013 kime gidecek?



Faroe Adaları Kupası "Løgmanssteypið"in 59'uncusu 24 Ağustos'ta sahibini bulacak. EB/Streymur ile Vikingur'u karşı karşıya getirecek mücadele Tórsvøllur'da oynanacak.

1955'ten beri bir yıl hariç (1970) kesintisiz düzenlenen kupayı HB Torshavn tam 26 kez müzesine götürdü. Ona en yakın GI Gota takımı bile sadece altı kez kupayı müzesine götürebildi. Ligi de 21 kez kazanan HB, geleneksel olarak ülkenin en başarılı takımı konumunda. Ancak bu, son dönemde değişti. 

Son altı kupa, son finalist iki takım arasında paylaşılmış vaziyette. 2007'den bu yana EB/Streymur dört kez, Vikingur da iki kez kupayı kazandı. Zaten bu iki takımın toplamda da dört ve ikişer kupası bulunuyor. 

EB/Streymur, 2007'de Faroe Adaları Kupası'nı kazanana dek ülkede herhangi bir başarı elde edememişti. Ancak kupa zaferinin ardından gelen iki lig şampiyonluğu kulüp tarihinde ilk kez elde edilen başarılardı. Kupa zaferlerini son dönemde elde eden Vikingur'un da henüz bir lig şampiyonluğu yok. Yani bu yılki kupa finali Faroe Adaları futbolunun yükselen değerlerini karşı karşıya getirecek. Üstelik her iki güzide kulübün de bu yıl Şampiyonlar Ligi'nde ve Europa Lig'de tur atladıklarını eklemeden geçmeyelim. 

Şampiyonlar Ligi'nde Andorra'dan Lusitanos'u geçen EB mi, Europa Lig'de Inter Turku'yu deviren Vikingur mu? Faroe Adaları futbolunun son dönem lokomotifi konumundaki iki Avrupa fatihinin mücadelesinde kim gülecek, birlikte göreceğiz. Jenerik de Şampiyonlar Ligi girişlerine göz kırpmıyor değil.

13 Ağustos 2013 Salı

Okyanus derbisi: İzlanda - Faroe Adaları



Faroe Adaları'nın Ağustos ayı hazırlık maçı fikstüründeki rakibi, dost ve kardeş ülke İzlanda olacak.

Teknik Direktör Lars Olsen'in meşhur Viking inadını göz önünde bulundurunca Faroe Adaları'nın maça Gunnar Nielsen, Jónas Tór Næs, Odmar færø, Rógvi Baldvinsson, Pól Jóhannus Justinussen, Daniel Udsen, Hallur Hansson, Fróði Benjaminsen, Símun Samuelsen, Christian L. Holst, Jóan Símun Edmundsson 11'iyle çıkacağı kesin gibi. Çünkü Dünya Kupası elemelerinde şu ana kadar altı kez oynadıkları (ve altı kez de kaybettikleri) maçların tamamında bu kadroyu bozmadan ya da bir-iki değişiklikle sahaya sürmüştü.

Faroe Adaları gerçekten de son dönemdeki en başarısız elemelerinden birini yaşıyor. Takım, 2010 Dünya Kupası ve Euro 2012 elemelerinde grubu dört puanla bitirmeyi başarmıştı. Euro 2008 elemelerinden bu yana ilk kez grubu puansız bitirme tehdidiyle karşı karşıyalar. Ama bir nebze rahatlayabiliriz, çünkü grupta Kazakistan'la oynanacak halen iki maç var. O maçlardan ilki 6 Eylül'de deplasmanda olacak. 10 Eylül'de de Almanya Torshavn'a geliyor. İzlanda maçı, bu iki maça hazırlık niteliği taşıyor.

İzlanda ise rakibinin aksine tarihinin en başarılı dönemlerinden birini yaşıyor. Son iki eleme grubunda topladıkları toplam puanı, 2014 Dünya Kupası eleme grubunda şimdiden topladılar. Haziran ayında konuk ettikleri Slovenya'yı öne geçtikleri maçta yenebilseler (veya Güney Kıbrıs'a deplasmanda yenilmeseler), şimdi liderlik için ciddi adaylardan biri olacaklardı. Ancak  İsviçre, Norveç, Arnavutluk ve Slovenya'dan oluşan dünyanın en homojen grubundalar ve birkaç ay sonra bir anda kendilerini Brezilya yollarında bulabilirler. Buna Lars Lagerback etkisi diyebilirsiniz. Ancak 2011 Avrupa 21 Yaş Altı Şampiyonası'na katılmayı başaran ve tamamı yurt dışında oynayan jenerasyonun payı da büyük. Yurt dışı derken, Tottenham'dan Torku Konyaspor'a varan geniş bir İzlandalı dağılımı söz konusu kıta Avrupa'sında. İzlanda, bir Dünya Kupası görecekse, şu an tam zamanı.

İki takım, Faroe Adaları'nın FIFA'ya kabulünün ardından 13 maç oynadı ve bunların 12'sini İzlanda kazandı. Diğer maçı da Faroe Adaları 2009'da kazanmıştı. İddaa'da İzlanda'ya verilen oran 1.10, Faroe Adaları'na verilense 10.0. Reykjavik'teki maçı muhtemelen İzlanda kazanacak ("İzlanda bir adım önde"). 1.50'den 2.5 üstü yazılabilir ancak son üç maçını gol atamadan bitiren Faroe Adaları'nın bu maçta ezeli rakibinin ağlarını havalandırmayı planladığını düşünüyorum. Ayrıca aralarındaki son iki maçta da Faroe Adaları rakibine gol atamadı ve seriler bozulmak içindir. Siz de benim gibi düşünüyorsanız karşılıklı gol olacağını tahmin edin. Sadece iki saat içinde yüzde 70 getirisi olan yatırım aracınızın keyfini çıkarın.

Son olarak iki takımın maç kadrolarını ve aralarındaki maçları belirtip maç saatini beklemeye koyulalım. Okyanusun ortasında birbirlerinin yegane komşusu olan dost ve kardeş ülkelerin mücadelesini keyifle izleyelim. 

Not: Maç saatine yakın bir zamanda takılmama garantili link tahsis edilir. Müracaat: Müdüriyet.

İzlanda

Kaleciler

1 Gunnleifur Gunnleifsson Breiðablik
12 Hannes Þór Halldórsson KR

Savunmacılar

2 Birkir Már Sævarsson SK Brann

6 Ragnar Sigurðsson FC København

14 Kári Árnason Rotherham United

5 Sölvi Geir Ottesen Jónsson FC Ural

4 Hjálmar Jónsson IFK Gautaborg

23 Ari Freyr Skúlason OB

3 Hallgrímur Jónasson Sønderjyske

20 Kristinn Jónsson Breiðablik

13 Jóhann Laxdal Stjarnan

Orta saha

21 Emil Hallfreðsson Hellas Verona

15 Helgi Valur Daníelsson CF OS Belenenses

19 Rúrik Gíslason FC København

8 Birkir Bjarnason Pescara Calcio

16 Ólafur Ingi Skúlason SV Zulte Waregem

7 Jóhann Berg Guðmundsson AZ

10 Gylfi Þór Sigurðsson Tottenham Hotspur FC

Forvet

22 Eiður Smári Guðjohnsen Club Brugge

7 Arnór Smárason Helsingborg IF

9 Kolbeinn Sigþórsson Ajax FC

11 Alfreð Finnbogason Heerenveen


Faroe Adaları


Gunnar Nielsen, Motherwell (SCO)

Teitur M. Gestsson, HB Tórshavn

Hans Hørgensen, HB Tórshavn

Jónas Tór Næs, Valur (ICE)

Atli Gregersen, Víkingur

Erling Jacobsen, Víkingur

Rógvi Baldvinsson, Bryne BK (NOR)

Pól Jóhannus Jústinussen, NSÍ Runavík

Viljormur Davidsen, FC Fredericia (DK)

Hallur Hansson, AaB Ålborg (DK)

Fróði Benjaminsen, HB Tórshavn

Karl Løkin, NSÍ Runavík

Christian R. Mouritsen, HB Tórshavn

Leif Niclasen, EB/Streymur

Heini Vatnsdal, HB Tórshavn

Kaj Leo í Bartalsstovu, Víkingur

Jóan Símun Edmundsson, Viking Stavanger (NOR)

Arnbjørn Hansen, EB/Streymur

Páll Klettskarð, KÍ Klaksvík


Aralarındaki maçlar:


1988: Ísland-Føroyar 1-0

1990: Føroyar-Ísland 2-3

1995: Ísland-Føroyar 2-0

1997: Ísland-Føroyar 1-0

1999: Føroyar-Ísland 0-1

2000: Ísland-Føroyar 3-2

2003: Ísland-Føroyar 2-1

2003: Føroyar-Ísland 1-2

2008: Ísland-Føroyar 3-0

2009: Ísland-Føroyar 1-2

2010: Ísland-Føroyar 2-0

2012: Ísland-Føroyar 2-0