12 Temmuz 2011 Salı

Güney Sudan: 1 - Tusker FC: 3

Kaleci Yahaya Abas, foto: AFP, Roberto Schmidt

Güney Sudan Mili Takımı, ülkenin bağımsızlığını resmi olarak elde ettiği 9 Temmuz günü ilk maçına çıktı. Daha önce de bahsettiğimiz üzere, Kenya'nın Harembe Stars takımıyla oynanması planlanan maç, Harambe'nin çekilmesiyle, aynı ligde bulunan ve geçtiğimiz hafta sonu fikstüründe maç olmayan Tusker FC ile oynandı. Güney Sudan, maçın başında öne geçmesine rağmen 3-1 yenilmekten kurtulamadı.

Tam olarak 21 günlük bir hazırlık sürecinin sonunda oluşan takımın kurulması da hayli sıkıntılı oldu. Çoğu Sudan, Hartum'da futbol hayatını sürdüren Güney Sudanlı oyuncuların ülkeden ayrılma izinleri yoktu. Ülkenin ilk golünün asistini yapan James Joseph, Hindistan'da futbol yaşantısını sürdürüyor. Teklif geldiğinde tereddüt bile etmediğini ve yola çıktığını söylüyor. Takımın kaptanı 23 yaşındaki Khamis Leyano güneydeki Wau şehrinden ve ülkenin resmi dili kabul edilen İngilizce'yi bilmiyor. Orta saha oyuncusu Justin Wani'nin babası, iç savaşta öldürülmüş.

Teknik danışman Saleh Lolako Samuel, geleceğe dair takımından ümitli: "Oyuncularımız var, potansiyelimiz var. Güney Sudan'ın siyasal, sportif veya herhangi başka bir konuda potansiyeli olduğunu göstermemiz için önümüzde çok iyi bir şans var" diyor. Teknik Direktör Malesh Soro da, futbolun birleştirici etkisinin önemini vurguluyor ve çeşitli etnik unsurların bir arada yaşadığı Güney Sudan için futbolun, bir milli kimlik inşasında önemli rolü olabileceğinden bahsediyor. Kaptan Leyano, "Bütün dünyaya Güney Sudan'ın futbolda ve diğer sporlarda başarılı olabilecek çok sayıda yeteneği olduğunu göstermek istiyoruz" diyor.


Maç, başkent Juba'daki 1600 kişilik stadda oynandı. Maça giriş ücretsizdi. Takımın formaları için biri kırmızı, biri de yeşil-beyaz olmak üzere iki renk belirlendi ve formalar Uganda ve Dubai'deki mağazalarda yaptırıldı. Arkasına "Güney Sudan", önüne de ülke bayrağı basılarak elbette.

Henüz 10. dakikada James Joseph'in pasında topla buluşan Leyano takımını öne geçirse de, ilk yarı Tusker'den Midenyo'nun golü ile 1-1 sona erdi. Midenyo, ikinci yarının başında da golü bulunca Güney Sudan  geriye düştü. Maçın skorunu ilan edense, Güney Sudan'ın kendi kalesine attığı gol oldu.

"Bu maçı kaybettiğimiz için üzgünüz, ancak genç bir takımımız var ve bir sonraki maçta bundan daha iyisini yapmaya çalışacağız" diyor James Joseph. Gerçekten de 21 gün öncesinde birbirini tanımayan oyunculardan kurulu bir milli takımın, ülkenin kuruluşundan sadece 11 saat sonra sahaya çıkıp maçı kazanması çok büyük sürpriz olurdu. Ancak ülkenin nüfus potansiyeli ve CAF ile FIFA'nın da üyeliğe sıcak bakmaları, ilerisi için Güney Sudan futbolu adına umutlanmamız için şimdilik yeterli sebepler.

foto: Pete Muller / AP

4 Temmuz 2011 Pazartesi

Peri masalı


Maçın bitmesine 4 dakikadan biraz fazla bir süre vardı. Rusya farkı 17'ye çıkarmış, maçı neredeyse kazanmış ve potamızda voleybol oynamaya devam ediyordu. Rusya'nın hücum ribaundlarını ağaçtan elma toplar gibi topladığı sıradan bir hücumu izlerken, Osipova'nın üst üste aldığı ikinci hücum ribaundu sonrası Işıl bir anda orada bitti, kendisinden topu çaldı, hızlı hücumu başlattı ve takımca sayıyı bulduk. Hemen ardından da bir üçlükle bitmiş maça neredeyse ortak olduk.

Aslında sadece bu sahne, Işıl'ı, bu takımı, bu turnuvayı, hatta bu oyunu neden böylesine takip ettiğimizi ve çokça sevdiğimizi bize hatırlatan bir kısa andı. Çünkü o anda ve bu takımda, kendimize dair bir şeyler bulduk. Bize benzeyen ve bizi anlatan pek çok şeyi sevdiğimiz gibi potanın perilerini de çok sevdik. Onların o birer birer hiç tanınmayan isimsiz mücadelelerinden, basının muhabir göndermediği "sessiz" var oluşlarından; spor sayfalarının en başına geçmelerine uzanan peri masalına şahit olduk.

Hayatı çoğu zaman tercihler şekillendiriyor. Bizleri var eden, hayatı anlamlı kılan; tercihlerimiz ve isteklerimizdir. Evet, hayatın herhangi bir alanında, bir meslek kolunda, bir müzik aleti çalmada, bir spor dalında en iyisi olmayabilirsin. O iş için yaratılmış olmayabilir, fiziksel / mental eksikliklerinin olduğunu düşünebilir, hatta kişilik testinin analizi o meslek dalı için uygun sonuçlar vermeyebilir, sonucunda da kendini hiç ait hissetmediğin bir yerde bulabilirsin. Her ait hissedilmeyen yer gibi, o yeri terk etmeyi aklından en az bir kere geçirebilir, kendi kendine bir karar verirsin. Bu karar da aslında hayat dediğimiz şeyin ta kendisidir.

9 maçlık serüvenine tanıklık ettiğimiz bu 12 kadın, kendilerine meslek olarak basketbolu seçerek ne kadar doğru bir tercihte bulunduklarını bizlere gösterdiler. Evet rakiplerinden kısalar, evet rakiplerinden daha yükseğe sıçrayamıyorlar. Hatta onlar kadar atletik, onlar kadar iyi şutör, onlar kadar hızlı ayaklı da sayılmazlar. Ancak rakipleriyle mücadeleleri süresince, rakiplerinin hesaba katmayı unuttukları bir özellik, peri masalının gerçeğe dönüşmesini olanaklı kıldı. Sahanın her alanında ve maçın 40 dakikası boyunca 12 pota perisi, bu oyunu ne çok sevdiklerini akıllarının bir köşesinde tuttular. Bir maç daha fazla oynamak için, bir yerdeki top için daha kendi vücudunu yerlere atmak için, kendinden 20 santin uzun rakibinden bir ribaund daha almak için, bu oyunu sevmekten başka hangi mefhum yol gösterici olabilirdi ki? Bu spora başladıkları anda, bu sporu kendilerine meslek belledikleri anda, bir "sporu" kendilerine meslek belledikleri anda, cinsiyetlerini ve her türlü mantıklı veya mantıksız "mahalle baskısını" görmezden gelip, her an yeniden ürettiğimiz gelecek korkusunu, hayatı garanti altına alma endişesini göz ardı edip bu işe dört kolla sarıldıkları anda aslında gümüş madalyadan çok daha ötesini çok daha evvelden elde etmişlerdi. Kadın basketbolu gibi, 2005'ten önce kimsenin aklına bile gelmemiş bir spor dalına böylesine sarılmak, bu oyunu ve bu işi ölesiye sevmekten başka hangi durumla açıklanabilir ki? Dün sahada mücadelesini izlediğimiz 12 peri, turnuvadaki 15 rakibinin oyuncularından da daha büyük özveriyle buralara gelmişti. Çünkü bu oyuna olan sevgilerinin kendilerine verdiği gücü, rakipleri başka kaynaklardan da bulabilecek şansa sahipti. Perilerin buraya gelerek arkalarında bıraktıkları şeylerin toplam değeri şüphesiz daha çoktu. Spor geçmişi 50 yıl önceye, basketbol geçmişi 20 yıl önceye dayanan bir ülkede, ilk "popüler" kadın sporcusu Süreyya Ayhan'ı 2003 yılında çıkarmış bir atmosferde, kendilerini bu işe verdiler. "Dostlar alışverişte görsün" zihniyetiyle sürdürülegelen bir spor branşını bu ülkeye gerçek anlamda armağan ederek, o finalde kaybettikleri altın madalyadan çok daha ötesini zaten kazandılar. Dünkü finalin galibi zaten maçtan önce belliydi. Üst üste altıncı finalini oynayan Rusya'ya karşı ilk kez finale yükseldiğimiz bu maçı canlı yayında izlerken, bir adet Türkiyeli kız kafasından basketbolcu olmayı geçirdiyse şayet, biz bu turnuvayı zaten çoktan kazanmıştık.

Felaket senaryosu kurguladığım şu Çek maçından sonra oynadıkları tüm maçları kazandı periler. Ribaund alamayan takım, rakiplerinin hepsinin şut yüzdesini %32.4'ün altında tuttu. 4 maçta rakipleri maç başına 14 top kaybına zorladık. Belarus maçı haricinde rakiplerin hepsinin asist sayısı, top kaybı sayısından düşüktü. Yani evet, tunuva genelinde belki ribaundlarda sonuncuyuz, bloklarda sondan ikinciyiz, faul almada sonuncuyuz; ancak top çalmada ikinciyiz, rakiplere en az şut kullanma imkanı veren takımız, pota altından en az basket yiyen takımız. Yani eksikliğimizi biliyoruz, ancak bunu kabul edip kaybetmeyi kaderimiz haline getirmektense, başka yollardan rakipleri alt etmeyi deniyoruz. Futbol takımımız için bir zamanlar sıkça dile getirilen bir söylem vardı; kaos futbol oynuyoruz diye. Aslında periler de kelimenin tam anlamıyla kaos basketbolu oynuyor. Onların istediği ve alıştığı şartlarda, basketbolu herkesin oynadığı gibi oynamaktansa, rakibin düzenini bozacak müthiş bir ön saha baskısı, tüm pas kanallarına müdahale, çok kolay almaları gereken ribaundlara bile en azından bir el sokmak, pota altında kurallar çerçevesinde rakibi yorucu ve gardını düşürücü bir sertlik, yerdeki her topa, alamayacağını bilse bile atlama, takımımızı tanımlayan özellikler olmalı. Az önce saydığım istatistikler emin olun sahada gösterilen mücadelenin pek azını yansıtıyor. Çek Cumhuriyeti maçından sonraki her maçı hayatlarının en önemli maçıymış gibi oynadılar. Maçlarda belli bir farkla geriye düşseler bile, rakipleri tedirginliğe ittiler. Bu tip mücadele basketbolu, ciddi anlamda efor gerektiren ve performans limitlerini zorlamayı esas alan bir yapıda gerçeklenir. Bu takım bir haftada 4 kere aynı gösteriyi tekrarladı. Birisi yorulup kafası düşse, hemen yanında iki metre uzaktaki topa atlayan takım arkadaşını görüp kendine geldi. Sanki oradaki 12 kişi, seçilmiş kişiler olduklarının ve mühim bir görev için bir araya geldiklerinin farkındaydı ve bunu sürekli birbirlerine hatırlattılar.

Rusya maçını kazanmamız normal şartlarda imkansıza yakındı. 1.90 üzeri 5 oyuncusu bulunan, gruptaki ilk maçta 46-18 ribaund üstünlüğü yakalamış ve her biri ciddi anlamda iyi şutör olan Rusya, bölüm sonu canavarı gibi bir şeydi. Maira Stepanova gibi özel şifre ile yaratılmış, üstün vasıflı, durdurulması imkansız ve haksız rekabet yaratan bir oyuncuyu kadrolarında bulunduruyorlardı. Ancak belli faktörler yine de bizi bu maç için umutlandırıyordu. Rusya takımı da turnuvaya bizim gibi kötü başlamıştı. İlk turda Slovakya'yı sadece 2 sayı farkla geçebildiler. Litvanya'ya karşı döküldüler. Bizim yendiğimiz Belarus'a 11 farkla kaybettiler. Ancak şu gerçek de var ki, oldukça zorlandığımız Çek Cumhuriyeti'ni ikincisi açık farkla olmak üzere iki kez yendiler. Çeyrek final itibarıyla vites yükseltmeleri, onları artık çok daha korkulan bir rakip kılıyordu.

Yine de tüm turnuvada olduğu gibi, onlara karşı da iyi olduğumuz alanlar vardı ve bunları kovalamalıydık. İlk maçta onları 27 top kaybına zorlamıştık. Net bir oyun kurucusu olmayan Rusya yine sıkıntıya düşebilirdi. Üstelik maç maç gelişen ribaund rakamımız, ilk maçta olduğu gibi korkunç bir netice vermeyecek gibiydi. Fransa'ya, Karadağ'a pota altını dar etmiştik. Yine onları dış şutlara zorlayarak ve iyi ribaund alarak, daha az sete set kalarak bir şansımız doğabilirdi. Ancak tüm bunlar için öncelikle ciddi bir efor sarf etmek gerekecekti. Lakin henüz iki gün önce üç oyuncusu 40 dakikanın üzerinde süre almış bir takım için, aynı gün takım olarak 27 dakikadan az sahada kalan Rusya gerçeği, işleri zorlaştırıyordu. Rotasyon darlığı ciddi bir handikaptı.

İlk maçtaki 46-18'lik ribaund avantajları, dün 52-19'a kadar çıktı. Ribaund dezavantajımızı yine rakibi top kaybına zorlayarak telafi ettik ve aynı sayıda şut kullandık. Ancak Karadağ maçında bizi ayakta tutan inanılmaz üçlük yüzdemiz, Fransa maçında da düşüktü, dün de düşük kaldı (3/21). Her mevkide bizden yaklaşık 8-10 santimetre uzun olan oyuncular, bizden daha iyi de şut atınca galibiyet yavaş yavaş elimizden kaydı. Sovyetler Birliği yıllarını da katarsak oynadığı 28. finalinin 24.sünü kazanan Rusya takımının kadın basketbol tarihinin en büyük takımlarından biri olduğu gerçeğini de yeniden hatırlatarak.


Alba Torrens
Son beş turnuvada da madalya kazanmış İspanya'nın çeyrek finale bile kalamaması şüphesiz turnuvanın en büyük sürprizlerinden oldu. Esasında İspanya, bu turnuvada bize en çok ters gelecek takımlardan biriydi. Bizden çok top çalan tek takımdı. Bizden sonra en az ribaund alan ikinci takımdı. Demek ki sahaya yürek koyma işinde bizden bir nebze geride kaldılar. Son iki turnuvanın yarı finalisti Marchanka'lı Belarus'un da şampiyon Rusya'yı yenmesine rağmen çeyrek finale kalamaması ikinci ayrı sürpriz oldu. Tarihinde ilk kez katılıp 6 maç üst üste kazanarak çeyrek finale kalan Karadağ ise inanılmaz bir başarı gösterdi. Ancak turnuvanın en çok süre alan ilk dört oyuncusu olan Anna De Forge, Jelena Dubljevic, Jelena Skerovic ve Iva Perovanovic'in Karadağ oyuncuları olması, uzun turnuvada onların hızını kesti. Olimpiyat elemelerine katılma hakkını elde edebilecekleri beşincilik maçını Hırvatistan'a karşı kaybetmeseler, onlar için de teselli olacaktı.

Turnuvanın beşi FIBA tarafından Elena Daniloçkina (Rus), Sandra Mandir (Hır), Eva Viteçkova (Çek), Nevriye Yılmaz(Tür) ve Maria Stepanova(Rus) olarak seçildi. En değerli oyuncu da Elena Daniloçkina oldu. Ancak müsaadenizle, bu kendi en iyi beşimin bu olmadığını belirtir ve duygusallık gömleğini bir kenara bırakarak birkaç değişimle sizlere sunarım.

Birsel Vardarlı
Birsel Vardarlı - Türkiye: Türkiye'nin olumlu ve bilinçli hemen her hücumunda topu yönlendiren isimdi. Üç guardımız içinde hücum yönü ağır basan belki de tek isimdi. En büyük sayı umudumuz Nevriye'ye topu birinci elden yetiştirme görevini layıkıyla yerine getirdi. O oyundan çıktığı anda hücumda aksadık. Bu yüzden çoğu maç 40 dakikaya yakın süre almak zorunda kaldı. Turnuvanın en çok asist yapan dördüncü oyuncusu oldu (4.0). Evet, Fransa maçındaki o inanılmaz üçlük için bile bu listede yer alabilirdi. Geçtiğimiz sezon da Fenerbahçe formasıyla muazzam işler çıkarmıştı. O olmasaydı buralara gelmemiz imkansızdı. Kesinlikle Birsel Vardarlı is on fire!


Elena Daniloçkina
Elena Daniloçkina - Rusya: Muazzam bir turnuva oynadı. Özellikle Rusya'nın şampiyonluk rayına oturduğu,  arka arkaya elde edilen dört galibiyetlik süreçte 15'te 11 üçlük attı. %54.3  ile üç sayılık yüzdesinde turnuva birincisi oldu. 13.9 sayı ortalamasıyla da turnuva altıncısı ve Rusya birincisi. Şampiyon takımın en skoreri olarak karmaya seçilmesi ve MVP olması son derece normal.

Katerina Elhotova
Katerina Elhotova - Çek Cumhuriyeti: Patladığı turnuva bu oldu. Henüz 21 yaşında ve geleceği de çok açık, hala kendini geliştirebilir. Kariyerinin ilk yıllarında üstün şut yeteneğiyle daha çok sabit bir şutör gibi anılırken, bugün kendi pozisyonunu da yaratan ve takımını zaman zaman sırtlayıp götüren isim olarak anılıyor. Geçen yıl dünya ikincisi olan Çek takımı, bu turnuvaya büyük eksiklerle geldi. Bu gibi fırsatlar Elhotova gibi potansiyel büyük yıldızlar için kaçırılmamalıydı, öyle oldu. Olimpiyat biletini kapan Çekler, aynı zamanda gelecek on yıllarını kurtaracak bu ismi de yakalamanın sevincini yaşıyor. Artık Igor Rakoçeviç ya da Kobe Bryant olmak gibi iki seçenek var önünde. Umalım ikincisi olur.

Nevriye Yılmaz - Türkiye: İlk tur maçlarının sonunda fiba.com, turnuvanın devamında izlenmesi gereken oyuncuları sayarken, kendisini -ve herhangi bir Türkiye oyuncusunu- yazmayarak belki de sonradan pişman olacakları bir işe imza attılar. Bu turnuvada çok büyük oynadı. Özellikle efsanevi Fransa maçında, önce Sandrine Gruda'yı sonra Isabelle Yakubu'yu sahadan silişi, turnuva genelinde oyun tıkandığında en büyük skor kozumuz oluşu, takıma kattığı "size" ile oyun içinde nefes alma imkanı sağlayışı, potadan uzaklaşsa da müthiş isabetle soktuğu şutları. Kadın basketbolu tarihimizin en büyük oyuncusu mu? Bence evet.

Nevriye Yılmaz




Maria Stepanova


Maria Stepanova - Rusya: Avustralyalı Lauren Jackson ile birlikte kadınlar basketbolunda pivot  pozisyonunun hali hazırda en değerli oyuncusu. 2.03 boya sahip olup bu derece isabetli şutlar atmak, böylesine iyi bir saha görüşüne sahip olmak inanılmaz bir özellik. Maç başına aldığı 8.9 ribaundla da turnuva ikincisi oldu.   Final maçında da agresif oyunumuzla ne zaman yaklaşmak için hamle yapsak, attığı isabetli şutlarla direncimizi kıran isim oldu. Geçtiğimiz on yıla damgasını vuran Stepanova, bu turnuvanın da en değerli oyuncularından biri oldu. Bir kadın vücudunun evrimsel süreçte ulaşabileceği en üst mertebe olarak varlığını sürdürüyor.


Böylece tarihimizde ilk kez kadın basketbolunda olimpiyat elemesi oynama şansı yakaladık. Daha önce herhangi bir takım sporunda olimpiyat katılımımız yok. Olimpiyatlara toplam 12 takım katılıyor. Bu 12 takımın biri ev sahibi Büyük Britanya, biri de son dünya şampiyonu Amerika Birleşik Devletleri. Gerikalan 10 biletin beşi, kıtasal şampiyonalarda şampiyon olan takımlara tahsis ediliyor. İlk kıtasal şampiyona Avrupa'da düzenlendi ve Rusya, olimpiyat bileti alan üçüncü takım oldu. Diğer şampiyonalar önümüzdeki ekim ayına kadar tamamlanacak ve olimpiyat biletini alacak dört takım daha belli olacak.

Geri kalan beş bilet içinse önümüzdeki yaz olimpiyat elemesi turnuvası düzenlenecek. Avrupa'dan dört (Türkiye, Fransa, Çek Cumhuriyeti, Hırvatistan), Afrika'dan 2, Amerika'dan 3, Asya'dan 2 ve Okyanusya'dan 1 takımın katılacağı 12 takımlık turnuva sonucunda geri kalan beş bilet de sahiplerini bulacak. İlk aşamada zor gibi gözükse de, herhangi bir Avrupa takımıyla oynamadan olimpiyatlara kalma ihtimalimiz bir hayli yüksek görünüyor.

2 Temmuz 2011 Cumartesi

Ada Oyunları'nda Futbol, Wight Adası ve Âland Şampiyon

Wight Adası - Guernsey final maçı - foto: PaulSplodge

Belki de turnuvalar tarihinin en çekişmeli final müsabakası erkeklerde Wight Adası ile Guernsey arasındaki müthiş gol düellosuyla dün gerçekleşti. Finale kadar tüm maçlarını kazanmış iki takım, kalitelerine yakışır bir mücadele ortaya koydular ve sonuç itibarıyla maçın normal süresi berabere bitti. Her iki takımın da hala namağlup olduklarını ileri sürebiliriz.


foto: PaulSplodge
foto: B Close
Ross Allen'ın attığı golle henüz 5. dakikada öne geçen Guernsey, ilk yarıyı da aynı skorla önde kapattı. Ancak 62 ve 64'te yağmur gibi gelen Wight Adası golleri bir anda işin rengini tersine çevirdi. Guernsey'den Matthew Loaring'in sahneye çıktığı 84. dakika olmasa, madalyanın altınını ev sahibi çoktan kazanacaktı. Lakin o gol sadece madalyaya kavuşma süresini yarım saat uzatmaya yaradı. Uzatma dakikalarında, maçtaki ikinci, turnuvadaki dördüncü golünü atan Charlie Smeeton, Guernsey'in umutlarını azaltırken; Ian Seabrook maça noktayı koyan isim oldu. Maçın görüntülerinin bir kısmına şuradan ulaşılabilir.

http://natwestiowresults2011.com/Sports/SOCCER/default.aspx?SportID=28&EventID=139&HeatID=1603&ResultID=18304&ViewResult=True

Böylece ev sahibi Wight Adası, erkekler futbolda, tarihlerindeki ikinci altın madalyayı kazanmış oldu. Wight Adası, bu madalya ile bu branşın madalya listesinde bronz farkıyla (2 altın, 2 gümüş) ikinci Guernsey'in (2 altın, 2 gümüş, 1 bronz) ardından üçüncü sıraya yükseldi. Ancak Jersey'in 3 altın 5 bronzluk performansı kendisini hala zirvede tutmakta. Jersey, beşinci bronzunu dün Aland'ı 5-1 yenerek elde etti. Aland futbolu da son iki turnuva itibarıyla gerçekten büyük yükseliş içinde.

http://natwestiowresults2011.com/Sports/SOCCER/default.aspxSportID=28&EventID=139&HeatID=1603&ResultID=18305&ViewResult=True

Bu, ayrıca bir ev sahibinin erkekler futbolunda kazandığı beşinci altın madalya olarak kayıtlara geçti. Şu ana kadar oynanan 12 finalin sekizinde ise ev sahibi ülke mutlaka sahada olmuş. Bir ev sahibinin bu branşta ettiği en düşük dereceyi ise 1999 yedincisi Gotland ile 2001 yedincisi Man Adası paylaşıyor.

Wight Adası turnuva boyunca oynadığı 5 maçta 16 gol atıp, kalesinde 4 gol gördü. Takımın en golcü isimleri dörder gollü  Charlie Smeeton ve Ian Seabrook. Turnuva dördüncüsü Aland'ın forveti Peter Lundberg, tek beş gollü isim olarak gol krallığını elde etti.

Rodos'un ilk maçtan sonra diskalifiye edilmesi sebebiyle, oynanması gereken 30 maçın sadece 28'i resmi kayıtlara geçerken; bu maçlarda toplam 126 gol kaydedildi. Gol ortalaması maç başına 4.5. Böyle bir ortamda beş gol atan sadece bir kişinin çıkması ise gerçekten enteresan. 

Oynadığı beş maçta sadece 3 gol gören Jersey en savunmacı takım olurken, en golcü takım dört maçta oynamasına rağmen 18 golü bulan turnuva beşincisi Cebelitarık oldu. Toplam 18 gol yiyen Alderney en çok gol yiyen takım oldu. Batı Adaları gol atma başarısını gösteremedi.

Grönland - foto: PaulSplodge
Kimi ülkeler, tarihlerinin en önemli başarısını bu turnuvada elde ederken, kimileri ise acı gerçekle yüzleşmek durumunda kaldı. O takımların en başında gelen ise, şüphesiz Rodos. Gruptaki Jersey maçında çıkan olaylar sebebiyle yalnızca bu turnuvadan değil, önümüzdeki iki turnuvadan da ihraç edilerek "şu güzel ortamı bozan" Rodos, bu oyunların kaybedenlerinin başında geldi. Oysa yalnızca dört sene önce final oynama başarısı göstermişlerdi. Gerçekten düşündürücü. Kupanın Ynys Mon'dan sonra en çok katılan (11) takımı olan Grönland'sa müzmin kaybeden rolünü bir kez daha oynadı ve 1997'den beri olduğu gibi bir kez daha 9.'luğu geçemedi. Buz ülkesinin derecesi 11.lik oldu. Tüm oyunlara katılma başarısı göstermiş Ynys Mon da 9.'lukta kaldı. Ayrıca 2005 ve 2007'de bronz başarısı göstermiş Batı Adaları'nın 12.liği de tarihlerinin en kötü derecesi olarak kayıtlara geçti. Oyunlara yalnızca ikinci kez katılan Alderney ise oynadığı bütün maçları kaybederken kalesinde 18 gol gördü, yalnızca bir gol sevinci yaşayabildi. 2005'ten beri maç kazanamayan Falkland'ın galibiyet orucunu bozmasına yardımcı olan takım da, 13.lük-14.lük play off maçı ile yine Alderney oldu.

1999'dan beri kürsüye hasret Wight Adası'nın altın madalyası şüphesiz çok büyük başarı. Finalde kaybeden Guernsey de, katılmadığı 2007 oyunlarını bir kenara koyarsak, katıldığı son beş oyunda iki altın, iki gümüş ve bir bronzluk inanılmaz bir başarı elde etti. Bu oyunlarda üçüncü olan ve tarihi boyunca beşincilikten aşağı düşmeyen Jersey ile birlikte Guernsey'in, içinde bulunduğumuz zaman itibarıyla adalar futbolunun en güçlü ve tecrübeli takımları olduklarını söylemek yanlış olmayacaktır. Ayrıca tarihinin en iyi derecesi olan 6. lığı tekrarlayan Saaremaa'ya ve daha çok kadınlar futbolundaki başarılarıyla bilinse de üst üste iki yıl yarı final oynama başarısı gösteren Aland Adaları'na alkışlar bizden.

1 Wight Adası
2 Guernsey
3 Jersey
4 Åland Adaları
5 Cebelitarık
6 Saaremaa
7 Menorca
8 Man Adası
9 Ynys Môn
10 Gotland
11 Grönland
12 Batı Adaları
13 Falkland Adaları
14 Alderney

DSQ Rodos


Wight Adası 

Kadınlarda da Aland Adaları, bu aşamaya kadar çok iyi gelen Man Adası karşısında finalde zorlanmadı ve 5-1'lik galibiyetle altına uzandı. Böylece 2005'ten itibaren bu organizasyona katılmayan Faroe Adaları ile altın madalya sayılarını üçte eşitledi. Aland'ın,  Faroe'nin şampiyonluklarından kalan iki de gümüşü var. 

Jersey, Wight Adası ve Hitra'dan oluşan ilk tur grubunda Aland, sürpriz şekilde ev sahibi Wight'a iki puan kaybetse de, ilk tur sonunda 12 gol atıp, 1 gol yiyerek 7 puanla gruptan çıktı. Cebelitarık takımını 8-0'la hezimete uğratan Grönland ile yarı finalde eşleşen Aland; benzer tarifeyi kendilerine uyguladı ve finale yükseldi: 6-1. Finalde rakip, buraya kadar oynadığı üç maçta 16 gol atıp 1 gol yiyen formunun zirvesinde Man Adası idi. İlk golü henüz maçın başında yemesine rağmen, çabuk toparlanan tecrübeli Aland, rakibini 5-1 ile bozguna uğratarak, üst üste üçüncü şampiyonluğuna ulaşmış oldu.

http://www.natwestiowresults2011.com/Sports/SOCCER/default.aspx?SportID=28&EventID=140&HeatID=1606&ResultID=18306&ViewResult=True

Man Adası'nın maçın başında Jade Burden tarafından bulduğu gol;



Oyunların üçüncüsü, Batı Adaları'nı 1-0'la geçen Grönland oldu.

http://www.natwestiowresults2011.com/Sports/SOCCER/default.aspx?SportID=28&EventID=140&HeatID=1606&ResultID=18306&ViewResult=True

En çok gol atan takım 23 gol ile şampiyon Aland, en az gol yiyen yalnızca 1 gol yese de grup sonuncusu olan Gotland oldu.  Sadece üç maçta yediği 22 gol ile turnuvanın da sonuncusu olarak ayrı bir rekora imza atan Cebelitarık, aynı zamanda gol atma başarısı da gösteremedi ve turnuva sonuncusu oldu. Gol atamayan diğer takım da Gotland.

Gol kraliçeliğini ise üç isim paylaştı. Aland'dan Adelina Engman ve Man Adası'ndan Jade Burden ile Eleanor Gawne.

Aland'ı bir kenara koyacak olursak, tarihinin en büyük başarısını elde eden Man Adası alkışı en çok hak edenlerden oldu. Kendileri, oyunların bu branşının oynanmaya başlandığı 2001'den beri tüm oyunlara düzenli olarak katılan tek takım. Çokça tebrikler. Batı Adaları ile Grönland da ilk kez yarı final oynamanın sevincini yaşamış oldular.

Tarihinin en kötü derecesini elde ederek 7. olan Gotland ise gol bulamaması yüzünden bu hallerde. Böylesine sağanak gol yağmurunun vuku bulduğu oyunlarda iki maçta sadece 1 gol izleyebilen Gotland taraftarları, durumdan pek de memnun olmasalar gerek. Ayrıca her zaman erkeklerin iddialı takımlarından olmuş Jersey'in turnuva 8.si olması da, onlar adına ciddi bir başarısızlık olarak kayıtlara geçti.

1st Åland (Altın)
2nd Man Adası (Gümüş)
3rd Grönland (Bronz)
4th Batı Adaları
5th Wight Adası
6th Saaremaa
7th Gotland
8th Jersey
9th Hitra
10th Cebelitarık

Âland Adaları

1 Temmuz 2011 Cuma

Ada Oyunları'nda Futbol, Yarı Finaller

Wight Adası - foto: Jo Hall

Yarı final maçlarının oynandığı günde, erkeklerde ev sahibi Wight Adası, Guernsey ile adını finale yazdıran ekipler olurken; kadınlarda finalin adı Aland - Man Adası oldu.

Daha önce yalnızca 1995 yılında final oynama başarısı gösteren Wight Adası, ev sahibi Cebelitarık'a karşı oynadığı finali kazanıp tarihinin tek altın madalyasını elde etmişti. Guernsey ise bu kademelerin en tecrübeli ekiplerinden biri. Son finalini 2005'te oynayan ve yine ev sahibi Shetland'a kaybeden Guernsey'in, 2001 ve 2003 yıllarında olmak üzere iki altın madalyası var. Kadınlarda son üç turnuvada final oynama başarısı gösteren ve bunların ikisini kazanan Aland bir kez daha finalde yer alırken, Man Adası tarihinde ilk kez final oynamanın gururunu yaşayacak. Finaller ve bronz madalya maçları bugün oynanacak.

İlk turda her maçını kazanan takımlardan biri olan Guernsey'in Aland ile oynadığı maç heyecan fırtınasına sahne olurken, seyirciler toplam 5 gol izledi. Ev sahibi Wight Adası, Jersey ile oynadığı maçta ciddi anlamda zorlanırken, uzatmaya gitmesi büyük ihtimal olan maç, John McKie'nin 73. dakikadaki golüyle 1-0 ev sahibinin lehine sonuçlandı. Böylece son şampiyon Jersey, bronz madalya maçı oynamak zorunda kaldı.

Kadınlarda Aland, yarı finalde Grönland'ı gole boğdu. Turnuvada oynadığı 4 maçta 18 gol atan son şampiyon, yarınki finalin de favorisi konmunda. Ancak Man Adası da kolay lokma olmayacağını bugün Batı Adaları'na dört gol atarak kanıtlamış oldu. Onların da oynadıkları 3 maçta 16 golü var. Finalin en iyi iki takımı karşı karşıya getireceğine kimsenin şüphesi olmamalı.

Erkekler Yarı Finaller - 30 Haziran
Jersey:0 - Wight Adası: 1
John McKie 73'

Guernsey: 3 - Aland Adaları: 2
Peter Lundberg 16'
Dominic Heaume 20'
Glyn Dyer 47'
Peter Lundberg 62'
Ross Allen 82'


5. lik maçı

Cebelitarık 4 - Saaremaa 0
Roy Chipolina 4'
Joseph Chipolina 11'
Liam Walker 45'
Jeremy Lopez 61'

7.lik maçı
Man Adası 2 (1) -Menorca 2 (3)
David Mas (M) 9' ve 36'
Conor Doyle (IOM) 62'
Adam Cregeen (IOM) 92'
*Normal süresi 2-2 biten maçta penaltı atışlarında 3-1'lik üstünlük kazanan Menorca turnuva 7.si oldu.

9.luk maçı
Gotland: 1 - Ynys Mon: 2
Andreas Kraft  75'  
Asa Thomas 28'33

11.lik maçı

Grönland 1 - Batı Adaları 0
Anders H. Petersen 88'


13.lük maçı
Falkland 3 -Alderney 0
Claudio Ross 40'
Wayne Clement 55'
Josh Peck 77'




Üçüncülük maçı


1 Temmuz
11:30
 Jersey v  Åland Islands Vicarage Lane, Brading

Final

1 Temmuz
16:00
 Isle of Wight v  Guernsey St Georges Park, Newport



Kadınlar Yarı Finaller 30 Haziran
Aland 6 - Grönland 1
Victoria Eriksson (A) 47'
Lisa Klingberg (A) 53' , 56'
Maryette Karring (A) 65'
Emma Liljegren (A) 67', 80'
Aviana Reimer (G) 78'



Man Adası 4 - Batı Adaları 0
Eleanor Gawne 25', 44'
Sarah O'Reilly 60'
Gillian Christian 71'



5.lik maçı
Wight Adası 2 - Saaremaa 0
Sarah Wright 51', 59'


7.lik maçı
Jersey: 1 - Gotland: 2
Jessica Vieira 11' (Jer)
Olivia Yttergren 35'
Linnea Larsson 46'


9.luk maçı
Hitra: 5 - Cebelitarık: 0
Synnove Mjor Wingan   10
Synnove Mjor Wingan   25
Kristin Jorgensen   52
Kirsti Sandstad   58
Nina Antonsen   67




Üçüncülük maçı


1 Temmuz
11:00
  Batı Adaları v  Grönland Beatrice Avenue, East Cowes

Final

1 Temmuz
13:00
 Man Adası v  Åland Adaları Westwood Park, Cowes



Man Adası