11 Eylül 2013 Çarşamba

İzlanda tarih yazıyor

İsviçre deplasmanında cuma günü oynanan maçın 54'üncü dakikasında 4-1 geriye düşen İzlanda, büyük ihtimalle havlu atmıştı. Çünkü Norveç, Güney Kıbrıs'ı çoktan yenmiş; Slovenya da Arnavutluk karşısında öne geçmişti. Bu sonuçlarla İzlanda günü grup beşincisi olarak bitirecekti. Dünya Kupası hayalleri 'muhtemelen' başka bahara kalmıştı.

Ancak dünya futbol tarihinin en dramatik geri dönüşlerinden birine imza attı İzlanda. Ülke futbolu efsanesi Eidur Gudjonsen'in ikinci yarının başında oyuna girmesi, oyunun ve belki de ülkenin kaderini değiştirdi. Gudjonsen belki gol atmadı. Ancak oyuna getirdiği hareket Johann Berg Gudmundsson'un ve Kolbeinn Sigthorsson'un toplam üç gole imza atmasına yardımcı oldu. Alkmaarlı Johann Berg'in duraklama anlarında attığı gol jenerik olmaya aday. 'Dört dörtlük' bir zaferle Bern'den ayrıldı İzlanda o gün. İsveçli tenik adam Lagerback'ın takımın başına gelişinden bu yana en ihtişamlı sonuçlardan biri elde edilmişti. Lagerback, maçın ardından yaptığı açıklamada, İsviçre maçını, 2002 Dünya Kupası elemelerinde İsveç'in Türkiye'yi yendiği maça benzetti. Lagerback, o dönem Soderbeck ile birlikte İsveç Milli Takımı'nı Dünya Kupası'na taşımıştı. Dünya Kupası bileti aldıkları maç da Ali Sami Yen'de Türkiye'yi yendikleri maç olmuştu. Son dakikalara 1-0 önde giren Türkiye, maçın son anlarında yediği iki golle İsveç'e kaybetmişti.

"Bern mucizesi"nin ardından hikayenin ikinci perdesi Reykjavik'te oynanacaktı. Grupta İzlanda'nın üzerinde yer alan Arnavutluk, Laugardalsvöllur'da 9'uncu dakikada öne geçti. Ancak ne Teknik Direktör Lars Lagerback'ta ne de oyuncularda herhangi bir panik hâli yoktu. Birkir Bjarnason hemen yanıt verdi. Ajax'ın muhtemelen yakında nakide tahvil edeceği Kolbeinn Sigthorsson ikinci golü attı ve İzlanda muhteşem bir zafer elde etti. Cuma akşamı İzlanda'yı yenememesi sebebiyle liderliği riske giren İsviçre ise Norveç deplasmanına kazanmak için gitti ve İskandinav ülkesini 2-0'la geçti. Böylece İzlanda bitime iki maç kala ilk kez ikincilik koltuğuna yerleşti. Slovenya ise cuma günkü zaferine salı günü Güney Kıbrıs deplasmanı galibiyetini de ekledi ve grubu iyice panayır alanına çevirdi. İsviçre 18 puanla zirvede. İzlanda, Slovenya, Norveç ve Arnavutluk ise 13, 12, 11 ve 10'ar puanla arka arkaya dizilmiş durumda. İkinciyi adeta fotofiniş belirleyecek. Ancak İzlanda büyük bir avantaja sahip. Son iki maçında içeride Güney Kıbrıs'la ve deplasmanda Norveç ile karşılaşacaklar. Bu iki maçtan dört puan çıkarmak grup ikinciliği için yeterli olabilir. Yani 15 Ekim'de Ullevi'de oynanacak Norveç maçı, İzlanda futbol tarihinin en önemli maçı olabilir.

Slovenya'da Katanec etkisi

Grubun dünyanın en homojen eleme grubu olduğu ortada. Zirveyi domine eden İsviçre, üçüncü torbadan gruba katılmıştı. Birinci torbadan gelen Norveç, tüm gruplar içinde dördüncü sıradaki tek birinci torba takımı konumunda. 2006 Dünya Kupası elemelerindeki Türkiye'nin grubunu andırmıyor değil. Orada da birinci torbadan gelen Danimarka grubu dördüncü bitirmiş, dördüncü torba takımı Ukrayna liderliği elde etmişti.

Norveç'in katıldığı son büyük turnuva Euro 2000. O günden bu yana turnuva başarısı olmayan Norveç artık zinciri kırmak istiyor. Fakat salı günü içeride 2-0 kaybettikleri İsviçre maçı büyük bir hayal kırıklığı oldu. Ancak gruptaki esas heyecan Slovenya'nın tırmanışı oldu. Bu yılın başına kadar oynadığı dört maçta üç puan çıkaran Slovenya, grup sonunculuğu için adaylardan biriydi. Ancak ocak ayında ülkenin Fatih Terim'i diyeceğimiz Srecko Katanec'in göreve gelmesi, milli takımın kaderini değiştirdi. Katanec, Slovenya'ya Euro 2000'de ilk büyük turnuva katılımını yaşatmış ve iki yıl sonra da küçük ülkeyi Dünya Kupası'na götürmüştü. Euro 2000 grubunda Yugoslavya'ya karşı oynadıkları, 3-0 öne geçtikleri ve rakibin 10 kişi kaldığı maçta skorun 3-3'e gelmesine engel olabilseler belki de Sloven futbolunun kaderi bambaşka bir şekilde yazılacaktı. Ancak 2000'de gruptan çıkamadılar. 2002'de de kaybedilen ilk İspanya maçının ardından Katanec ile takımın yıldızı Zlatko Zahovic'in arası açıldı ve Slovenya puansız bir şekilde evine döndü. Önce Zahovic'i sonra da Katanec'i kaybeden Sloven futbolu o günden beri belini bir daha doğrultamadı.

Ocak ayında yeniden milli takım emanet edilen Katanec, ilk maçında evinde İzlanda'ya kaybetse de arka arkaya üç maçtan galibiyetle ayrıldı. Haziran ayında İzlanda'yı İzlanda'da 4-2 yendiler. Bu maç haftasında da gol yemeden iki galibiyet çıkardılar. Grupta şansları var. Ancak en zor fikstür de onların: Önce içeride Norveç, sonra dışarıda İsviçre ile oynayacaklar.

Ancak esas büyük olay, son torbadan gelen İzlanda'nın bitime iki maç kala ikinci sırayı ele geçirmesi. İzlanda, son iki eleme grubunu sadece beş ve dörder puanla bitirmişti. Şu ana kadar bir turnuvaya katılma hayali kurdukları tek dönem Euro 2004 elemelerinde gerçekleşti. Bir ara grubun zirvesine de yerleşen İzlanda, Almanya ile berabere kalabilmesine rağmen İskoçya'ya her iki maçta da yenilerek, Britanya ülkesinin bir puan ardında kalıp ikinciliği kıl payı kaçırmıştı. O günden bu yana İzlanda sıra takımı konumunda. Yıllar içinde gelen başarısızlıklar takımı son torbaya kadar geriletti. Faroe Adaları bile son değil, beşinci torbadan girmişti bu Dünya Kupası elemelerine. Bu elemelerde de deplasmanda aldıkları Güney Kıbrıs ve içeride aldıkları ağır Slovenya yenilgileri yine işlerin başa sarılmasına sebep olabilirdi. Ancak bugün gelinen noktada, bu iki maçtan birini kazanabilse, grup ikinciliğini garantileyebilecek bir noktada yer alıyor İzlanda.



İzlanda neyi doğru yapıyor?

İzlanda futbolunun kaderi 2011 yılında değişti. O yıl düzenlenen Avrupa 21 Yaş Altı Şampiyonası ile İzlanda futbolu adeta üzerindeki ölü toprağını atıyordu. Eyjolfur Sverisson ve öğrencileri İzlanda'yı tarihinde ilk kez bu turnuvaya taşıdı. Turnuvada Danimarka galibiyeti dışında önemli bir başarı elde edemediler. Ancak bir alt yaş grubu takımında önemli olan, zaferler ve kupalar elde etmek değil, üst takıma faydalı oyuncu çıkarabilmektir. İzlanda da bunu layıkıyla başardı. O turnuva kadrosundan tam beş oyuncu, Gylfi Sigurdsson, Johann Berg Gudmundsson, Kolbeinn Sigthorsson, Birkir Bjarnason ve kaptan Aron Gudmundsson, Arnavutluk maçına ilk 11'de başladı. O kadrodan Alfred Finnbogason ve Arnor Smarason da yedekler arasındaydı. 1996'dan beri milli formayı giren eski tüfek Eidur Gudjonsen de takımın abisi olarak tabii ki kadrodaydı. Jenerasyon değişiminin nasıl yapılacağına dair fikirler barındırıyor olsa gerek.

Lagerback, Arnavutluk maçının ardından yaptığı açıklamada İzlanda'nın önümüzdeki dönemde Avrupa'nın en iyi futbol ülkelerinden biri olacağını söyledi. Takımın geniş kadrosunun tamamına yakını ülke dışında futbol oynuyor. Reading'ten Hoffenheim'a geçerken Reading tarihinin transfer geliri rekorunu kırdıran, her iki kulüpte de sezonun oyuncusu ödülünü elde edebilmiş ve şu sıralar Tottenham'da Modric'in boşluğunu dolduran Gylfi Sigurdsson, İzlanda tarihinin gelmiş geçmiş en büyüğü olabilir. İsviçre'ye üç gol atarak patlayan Gudmundsson, AZ Alkmaar'ın, Sigthorsson Ajax'ın, Finnbogasson da Heerenveen'in gol makineleri. 24 yaşındaki kaptan Aron Gunnarsson, Premier Lig'de Cardiff City'de forma giyiyor. Tüm bu saydığım isimlerin en yaşlısı da 89 doğumlu kendisi.

İzlanda 21 Yaş Altı takımı, 2013 Avrupa Şampiyonası elemelerinde hiçbir varlık gösteremedi ve sadece tek galibiyetle ve üç puanla eleme grubunu sonuncu bitirdi. Bir önceki jenerasyonda tarihinin en büyük başarılarından birini elde eden, Avrupa'nın en iyi sekiz takımından biri olan bir ülkenin düşüşü dramatikti. Ancak İzlanda Futbol Federasyonu, -sıkı durun- Teknik Direktör Eyjolfur Sverisson'un görevine son vermedi! 2015 elemelerine de Sverisson yönetiminde başladılar. Sonuç: 2015 21 Yaş Altı Şampiyonası elemelerinde İzlanda, oynadığı dört maçtan dört galibiyet çıkaran hâli hazırda tek ülke konumunda.

Sistemli olmak, futbol ülkesi olmak, futbolcu ve sporcu yetiştirmek üzerine çok şey söylenebilir. Bu emel uğruna yeni hocalar getirilebilir, ülke sathında yeni projeler geliştirilebilir. Ancak bugün 320 bin nüfuslu İzlanda, 75 milyon nüfuslu Türkiye'ye nazaran Dünya Kupası'na daha yakın görünüyorsa, biraz durup düşünmek ve -gururumuza yedirebilmeyi becerebilirsek-, göz ucuyla da olsa örnek almak fena olmasa gerek. İzlanda Dünya Kupası'na katılamayabilir. Ekim ayında içeride Güney Kıbrıs'ı yenebilseler bile Norveç deplasmanında kaybetmeyeceklerini kimse söyleyemez. Play-off'ta elenme ihtimalleri bile çok yüksek. Ancak bunlar sorun değil. İzlanda Brezilya'ya gidemese bile bir sonraki eleme grubunda yine iddialı bir takım olacak ve elbet bir gün bir turnuvaya katılacak. Ülke nüfusunun büyük bir yüzdesi futbol oynamaya veya spor yapmaya devam edecek. Bu süreçteyse ne kelleler kopacak ne de neşterler vurulacak. Sanırım futbol ülkesi nasıl olunur, bunun 320 bin kişilik küçük bir simülasyonunu sunuyor İzlanda. Adeta çocuğa anlatır gibi. Kadın Milli Takımı'nın da son iki Avrupa Şampiyonası'na katılım gösterdiğini eklersem, fazla acımasız olmam umarım.


2 yorum:

  1. Lars Lagerback'ın ekürisi Tommy Söderberg'i de Faroe alsa hem tatlı bir rekabet olur, hemde Faroe futbolu bir nebzede olsa gelişme sağlayabilir...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten de ilginç olurdu. Hele Lars Olsen'in koltuğu da sallantıdayken...

      Sil