24 Haziran 2011 Cuma

Çek Cumhuriyeti 56 - Türkiye: 51

Periler - Kaynak: megabasket

Şu maçın başında birileri çıkıp, tam 20 (yirmi) hücum ribaundu alıp da, rakibe yalnızca 4 (dört) hücum ribaundu vererek maçı kaybedeceğimizi söylese, herhalde "aferin çok güzel düşünmüşsün" derdim. Ama bugün o salonda olanlar gerçekti.

Turnuva boyunca üç maçta toplam 27 ribaund ortalamasıyla 16 takım içinde 16. olan perilerimizin karşısında, 47 ortalamalı Çekler olunca, çekeceğimiz çile şüphesiz 20 ribaunddan da fazlasını vaat ediyordu. Ancak bugün tam 40 ribaund aldık. 

Genel olarak ribaund sıkıntımızı halının altına paspas etmemizi sağlayan rakibi top kaybına sürükleme özelliğimiz bugün de aktifti. 20 kere top kaybettirdik rakibe. 

Rakibin 2 katının 1 eksiği kadar ikilik kullandık. Onlardan 3 üçlük fazla kullansak da, üç üçlük noksan isabet bulduk. Bu da bir çuval ribaundu denize döktü.

Skor anlamında aradığımız ekstra skoreri de bulduk. 1.3 ortalamalı Tuğba Palazoğlu bugün 11 sayı attı, üç tane üçlük yazdı.

Ancak aynı ekstra sürpriz Çeklerden de geldi. Kariyerinin sonundaki Veronika Bortelova 14 sayı saydı.

Katerina Elhotova bildiğimiz gibiydi. Şut kaçırmadı (6-6 saha içi, 4-4 serbest). Katerina Elhotova. Bu ismi bir kenara not edin. 2-3 yıl sonra gelip soracağım.

Katerina Elhotova

Kronik skorer forvet sıkıntımız, aslında bizi zaman zaman çift guardla oynamaya iten gerekçelerden biri. Bugün de Işıl-Tuğba-Birsel 20'şer dakikadan fazla aldılar. Rusya maçında yan yana başlayan Işıl-Birsel ikilisi için bugün aynı yönteme başvurulmaması, sanırım ribaund zaafiyetini gidermeye yönelik bir tercihti. 

Şutör forvet sıkıntımızın götürülerinden bir diğeri de sete set hücumlarda saha içinde organize olamamak. Oynadığı bölümlerde Nevriye Yılmaz ile guardlardan birinin 2 to 5 isolation oyununu izledik.

Saha içi organizeyi iyi yapamayınca başvurulacak yöntemler olan fast-break veya transition neredeyse yoktu. Rusya maçını da dahil edersek son 80 dakikamız sete set oyunlar şeklinde cereyan etti. Hızla geçen hücum saatimiz, adeta zorlu bir matematik sınavının kronometresi kadar ürperticiydi. Nefes aldıracak faul atışlarını da, Rusya maçında olduğu gibi bulamadık. Turnuvanın maç başına en az serbest atış kullanan 3. takımıyız (13.3).

Çek Cumhuriyeti iyi takım. Geçtiğimiz yıl kendi ülkelerinde yapılan dünya şampiyonasında finalde Amerika Birleşik Devletleri'ne yenilerek ikinci olmuşlardı (tanıdık hikaye). O turnuvanın en değerli oyuncusu seçilen ve Fenerbahçe'den hatırladığımız Hana Horakova, ailesine zaman ayırabilmek için, geçirdiği zorlu sezonun ardından bu turnuvaya katılmayacağını açıklamıştı, ki 99'dan beri bu takım için ter döken bir Çek Cumhuriyeti efsanesidir kendileri. Aynı kadrodan Ivana Vecerova, Michael Ferančíková ve Markéta Bednárová ise milli takım kariyerlerini noktaladıklarını açıklamışlardı. Çeklerde ciddi bir yeniden yapılanma var. Bu durum en çok Katerina Elhotova'ya yarayacak şüphesiz. Oyun stili tam bir Igor Rakoceviç. Gösterdiği potansiyel ise ondan bir hayli fazla.

An itibarıyla Büyük Britanya ile birlikte grupta, 0-3'lük iki takımdan birisiyiz. Gün içinde oynanan diğer maçta geçtiğimiz turun bölüm sonu canavarı Rusya, kendisinin beyaz olanına yenilince, bizlere kaderin siyah olanını vaat etti. Artık gözümüz de işimiz de yaş. 

Potanın perileri, bugün sahaya kazanmak için çıkmışlardı. Baştan sona maçı bırakmadılar. Rakibi çok kritik yerde 2 kere 8 saniye hatasına zorladılar. Son dakikaya 10 sayı geride girip maça neredeyse ortak oldular. Ama olmadı. Şu maçı kazanmanın, matematiksel çıkma-çıkmama hesaplarını doğrudan etkilemesi bir yana, moral motivasyon anlamında da bir çırpınışa, bir silkinişe sebep olacağı açıktı. 

Son olarak, Kristen Nevlin. Gül biraz. Hatta Kristen sana söylüyorum; Işıl, Nevriye, Birsel, Tuğba, Şaziye, Naile, Gülşah, Seda, Bahar sen anla. 4 maçtır bir tane oyuncumuzun bile maç içinde tebessüm dahi ettiğine rastlamadım.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder