13 Ekim 2012 Cumartesi

Euroleague Panorama, 1. Hafta

www.union-olimpija.com
Euroleague'de normal sezonun ilk haftası geride kaldı. Yeni formatıyla, yeni maç günüyle ve hatta yenilenmiş takımlarıyla çok farklı bir sezon bizleri bekliyor. Bu haftadan itibaren haftanın öne çıkanlarını belirlemeyi düşündüm. Normal sezon grupları aralıksız şekilde yıl sonuna kadar devam edecek. Bakalım ben de kendimi takımlar kadar disipline edip her hafta bu yolculuğa eşlik edebilecek miyim.

Haftanın Takımı: Union Olimpija & Alba Berlin


Perşembe günkü maçlar oynandığında bu ödülün sahibi neredeyse belliydi. Cantu gibi "evinde kral" bir takımın evine gidip canını sıkmak her takım için büyük gurur kaynağı. Ancak söz konusu, bütçeyi ve Euroleague'e katılma kriterlerini son anda sağlayabilmiş Union Olimpija takımıysa listede yeri çoktan hazırdır. Dile kolay, tam 13 fark! A Grubu'nda hiçbir şansının olmadığını düşündüğüm Slovenler, şimdi geleceğe hevesle bakıyor. İkinci hafta, sezonun transfer sarhoşu Fenerbahçe Ülker'i ayıltıp kendine getirirlerse, değmeyin keyiflerine. Cantu maçında Finlandiya'nın en büyük ikinci basketbol ihracatı Sasu Salin 10'da 5'le 15 attı. Geçen sezon da çift haneli ortalama tutturan Sasu'yu hangi basketbol menajeri tutup çıkardıysa şimdi arkasına yaslanıp purosunu üflüyordur. Avrupa'nın basketbol seyyahı Dylan Page de kendisini aşarak Roanne'da üç sezon forma giymişti. Hayatının ilk Euroleague maçındaki gibi oynamaya devam ederse, Ljubljana'daki ikametgahı da fazla eskimez. Aron Baynes biraz daha az top kaybederse, haftaya Fenerbahçe'ye küçük süprizler yapabilirler.

Efes'i dağıtan Armani'yi saymazsak, ilk haftada İtalyan konukseverliğinin güzide örneklerine bolca rastladık. Bu konukseverlik bazen o kadar ileri gitti ki, İtalya Ligi'nin son altı sezonunun şampiyonu Montepaschi Siena, lige ikinci wild card'la merhaba demiş Alba Berlin'i muhabbetle karşılamakta sakınca görmedi. Tam altı oyuncusunun çift hanelerde sayı ürettiği Alba'ya karşılık, maçta kullandığı 56 şutun 27'si üçlük denemesi olan Siena'yı gördük. Pianigiani ile birlikte eski tüfeklerin tamamının elveda dediği Siena'da görünen o ki canı sıkılanın üçlük denediği bir başıboş düzen peydah olmuş. Mario Kasun, Aleksander Rasic, Marcelus Kemp gibi oyuncularla sezona TBL karması olarak devam edecek olan Siena'nın motorundan siyah dumanlar çıkıyor. Üç yıl sonra Euroleague'e dönen Alba, adeta "benim yerim burası" diyor. Yolları açık ola.

Haftanın Adamı: Rudy Fernandez - Real Madrid vs. Panathinaikos (23 sayı, 4 rib, 1 asist, 3 top çalma, 25 index)

Herhalde haftanın en sorunsuz büyük takımı Real Madrid'dir. A Grubu'nun derbisinde Panathinaikos'u geçtiler, mesajı verdiler: "Benim gözüm yükseklerde" Gerçekten de bugünden baktığımızda ligin şampiyonluğu için ilk adayım kendileri. Tüm bilimsel veriler bunu işaret ediyor. Ancak yine bir Real Madrid'lik yapıp yolda takılacaklar gibime de geliyor. İçinde bulunduğumuz yüzyılda 2007'deki Uleb Cup şampiyonluğu dışında Avrupa'da kupa yok. Herkes güç kaybetmişken bunu neden bir fırsata çevirmesinler? Kadroları da son derece uygun. Pablo Laso, sahadaki komutanı Llull'le koşan ve atletik bir takım kurma hevesinde. Elde ettikleri 85 sayılık galibiyette de Rudy Fernandez'in büyük payının olması, galibiyetin sistem içindeki doğrularla kazanıldığını gösteriyor. Yani Real, bu maçı 66-61 kazansaydı, ne Rudy'nin burada işi olurdu ne de Real hakkında bu kadar maval okurduk. Ama 15'te 8 isabetle 23 sayı, 4 ribaund, 1 asist, 3 top çalma, 25 index rating ile oynayan Rudy, Real'in tam da ihtiyacı olanı sahaya koyduğu için kendisine yıldızlı pekiyi. Maçın son anlarda da sazı eline alıp, Pao'nun ufak galibiyet ümidini kesen, gemiyi kıyıya yanaştıran adamdı. Real'in şampiyonluğu, Rudy'nin iyi oynamasına çok bağlı olacak.


Haftanın Savunmacısı: Ante Tomic - Barcelona vs. Brose Baskets (12 sayı, 9 rib, 1 top çalma, 2 blok, 25 index)

Real'in yendiği takım Panathinaikos olmasaydı Tomic haftanın adamı bile olabilirdi. Ancak bu ödül de en az onun kadar kutsal. Barcelona, Brose'den sadece 60 sayı yerken, başrolde yeni transfer Tomic vardı. Ezeli rakip Real'e atılan sezon öncesi çalımı olan Tomic, Laso'nun kafayı duvarlara vurmasına sebep olabilir. Çünkü Real Madrid bu sezon savunma yapabildiği ölçüde yukarılara çıkabilecek. Sadece 60 sayı yiyen Barcelona ise iyiden iyiye bir savunma takımı olma yolunda ilerliyor. İlk turda CSKA harici bir takımdan 75 ve üzeri sayı yerlerse blog kendini imha eder. Haydi bakalım.


Haftanın Karması:

1. Renaldas Seibutis - Lietuvos Rytas: CSKA Moskova'yı CSKA'da yenmeye çok az kalmıştı. O son şut girseydi şimdi buralar Seibutis posterleriyle doluydu. 19 sayı, 6 rib, 2 asist, 3 top çalma, 21 index ile oynayan Edirne çocuğuna selamlar. Şimdi Barcelona düşünsün...

2. Emir Preldzic - Fenerbahçe Ülker: Yıldızlarla dolu Fenerbahçe Ülker kadrosunda parlamayı başardı. 26 dakika süre aldı, 10'da 9 faul atarak 22 sayıya ulaştı. 4 ribaund, 3 asist, 2 top çalmayla da istatistik hanesini doldurup 31 index'le yüzleri güldürdü. Pianigiani'nin takımında kimsenin 30 dakika süre almaması da dikkat çekici.

3. Rudy Fernandez - Real Madrid

4. Ksistof Lavrinovic - Zalgiris Kaunas: Zalgiris, Cedevita'yı 28 sayıyla dağıtırken başrolde o vardı. Attı (17 sayı), attırdı (3 asist), yakaladı (3 hücum 5 ribaund), çaldı (3 top çalma)...29 index'le gönülleri fethetti. Zalgiris bu sene Lavrinovic'le güzel.

5. Ante Tomic - Barcelona

Haftanın Döküleni: Sasha Vujacic - Anadolu Efes @Emporio Armani (9 sayı, 4 rib, 1 asist, 2 top kaybı, 9 index)

Yukarıdaki rakamlara ulaşmak için sahada tam 30 dakika kalması gereken Vujacic'in adının yanına bir çarpı. Ne Armani'den gelen 14-0'lık seride, ne de farkın kapanmaya çalışıldığı son bölümde ortalıkta görünmedi, ben küçük takımların büyük oyuncusuyum mesajını tazeledi. Sahanın lacivertli değil de kırmızılı takımında forma giyseydi ne de güzel olurdu. Hem belki Şarapova da bu karara sevinirdi de yuvalar yıkılmazdı. Tamam, haftanın oyuncusu'nda filan gözüm yok, bir daha bu satırlara uğrama yeter Vujacic.

Haftanın Boşa Kürek Çekenleri:  
Zoran Planinic - Khimki @Fenerbahçe Ülker (17 sayı, 6 rib, 8 asist, 2 top çalma, 3 top kaybı, 31 index)

Hidayet'in bilhassa Sacramento yıllarında gazetelerde oturmuş bir kalıp vardır: "Hido ne yapsın!" Bu kalıp, Hido'nun iyi oynadığı (iyi oynamaktan kasıt da çift haneli sayı, üç beş ribaund) maçta şayet Sacramento kaybetmişse, temsilcimizin maçı kazandırmak için elinden geleni yaptığı ancak etrafındaki çapulcu sürüsünün buna mani olduğu, daha iyi bir takımda Hido'nun kral olacağı göndermeleri taşır. Zoran Planinic de perşembe günü Fenerbahçe Ülker Sports Arena'da tam 31 index rating'lik performans sergileyerek 7 Kasım 2001'de Cibona formasıyla çıktığı Partizan deplasmanında yaptığı 34 reytingden bu yana en yüksek sayıya ulaştı. Fenerbahçe Ülker'e kaybettiler ama Planinic ne yapsın?!

Earl Colloway - Unicaja Malaga vs Maccabi Tel Aviv (25 sayı, 2 rib, 2 asist, 1 top çalma, 1 top kaycı, 28 index)

25 sayısına 4'te 4 ikilik, 7'de 5 üçlük atarak ve faul kaçımayarak ulaşan Colloway, durdurulamadı. Unicaja'nın üçüncü çeyrekte 18 sayılık farkı kapatan koşusunun mimarıydı. Takımı tek başına oyuna ortak etti, son dakika içinde kritik şutu sayıya çevirdi, ancak Maccabi hata yapmayınca maç konuk ekibe gitti. Kaybetse de 80 sayı atan Unicaja'nın hücum gücüne güç katan adam, sadece iki şut kaçıran Colloway oldu. Bu grupta çok canlar yakar.

Bu maç kaçmaz: Anadolu Efes - Olimpiakos, 19 Ekim Perşembe, 20:00

İkinci haftanın en çok heyecan vaat eden randevusu İstanbul'da olacak. İlk hafta Milano'da kaybeden Efes, hem o maçı telafi etmek hem de geçen sezondan kalan bir hesabı kapatmak için parkede olacak. Top 16'da Olimpiakos Efes'i iki maçta da devirmişti. Özellikle İstanbul'da oynanan mücadelede, maçın bitimine 16 saniye kala skor berabereyken Vujacic'in Sloukas'a yaptığı faulün hikmeti henüz çözülemedi. O gün o salonu çok seven Olimpiakos devamında kupayı da kaldıracaktı. Şampiyon kadrodan Koç Ivkovic gitti, 2009-2010 sezonunda Maroussi'yi Euroleague Top 16'sına taşıyan Georgios Bartzokas geldi. Kadrodan Keselj'yi kaybettiler ancak Spanoulis-Mantzaris-Papanikolau-Printezis-Hines iskeleti halen duruyor. Antic ve Dorsey'yi de rotasyona ekleyelim. Geçen senenin bugünlerinde bu yedi oyuncunun adını saysam Efes köy takımına karşı denirdi. Şimdiyse kendileri Euroleague şampiyonu. İlk maçta Caja Laboral potasına yüzde 58 üçlükle 85 sayı gönderdiler. Ancak 81 sayı yediler. Geçen sezonun ivme yakalanan bölümünde, yani son dört maçında 70 sayı yememişlerdi. Bu ufak detay Efes için bir sinyal olabilir. Olimpiakos takımı iyi savunma yapamazsa düzen dışına çıkıyor ve dış şutlara fazlasıyla bağımlı hâle geliyor. Caja Laboral'in uzunları takımın en skorer isimleri oldular. İlk haftayı pas geçen Barac, buradan ekmek yiyebilir ki geçen sezon hiç de fena maçlar çıkarmamıştı. Arka alan savunmasının birincil vazifesi de bir kez daha Spanoulis'in ikili oyun bağlantısını kesmek olacak. Caja Laboral'i geçen Olimpiakos, İstanbul'dan da galibiyet çıkarırsa liderlik yarışında önemli avantaj elde eder. Efes kaybederse 2'de sıfırla başlar. Dördüncü hafta da Caja Laboral deplasmanına gidileceği düşünülürse 1-3 ile başlaması çok olası hâle gelir. Efes bu kritik maçı kazanmak zorunda.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder