"Bu yazı ilk olarak 11.10.2012 tarihinde Habervesaire.com'da yayımlanmıştır"
Euroleague'e güçlü giren temsilcilerimizden Beşiktaş Top
16'yı hedeflerken; Fenerbahçe Ülker ve Anadolu Efes gözünü Final Four'a
dikti.
Avrupa'nın
en büyük basketbol organizasyonu
Euroleague bugün perdelerini açıyor. Kıtanın
en iyi 24 takımı mayısta Londra'da düzenlenecek Final Four'da yer alabilmek
için büyük gayret sarf edecek. Normal sezonda
CSKA,
Barcelona gibi büyük
takımları yenebilme ihtimali hemen tüm takımlar için motivasyon unsuru olurken,
geçen sezonki
Olimpiakos mucizesi diğer takımlara da yol
gösterici olacak. Heyecanın, gerilimin ve coşkunun eksik olmayacağı bir
Euroleague sezonu bizleri
bekliyor. Kupaya aday gösterilen ekiplerin arasında, yepyeni kadrosuyla
Fenerbahçe Ülker de var.
Bu yıl
ULEB'in Euroleague'de yaptığı en önemli değişikliklerden biri maç
günleri oldu. Yıllardır çarşamba ve perşembe günleri oynanan maçlar bu sezon
itibarıyla perşembe ve cumaya alındı. ULEB yönetimi geçtiğimiz sezon ligin
ürettiği finansal değerden son derece memnundu. Alınan bu kararla Euroleague'in
marka değeri anlamında rakiplerinden biri sayılacak Şampiyonlar Ligi ile gün
çakışmasının önüne geçildi. Bu da daha çok reyting ve daha çok gelir demek.
Reyting ve gelirleri arttırmanın yollarından bir diğeriyse oynanan maç sayısını
arttırmak. ULEB bunu da düşündü ve bu sezon itibarıyla TOP 16 maçlarını 14
maçlık fikstüre çevirdi. Yeni statüye göre ilk tur maçlarının geçilmesinin
ardından ikinci tura kalan 16 takım, sekizerli iki gruba bölünecek ve ilk dört
sırayı alan takımlar çeyrek finale kalacak. Karar, mali anlamda olumlu bir
hamle olarak değerlendirilebilir. Sportif anlamdaysa başarılı olanı ayırt
etmede daha adil bir sistem olarak görünüyor. Artık kazara kaybedilen tek
maçlar o kadar da can sıkmayacak.
Aynı şehirden dördüncü Türk giremedi..
Ülkemizde Euroleague hareketliliği yaz aylarının başında başlamıştı. İtalya'nın
Virtus Roma takımının A lisansını kaybetmesinin ardından
Galatasaray Medical Park “wild
card” için önemli adaylardan biri haline gelmişti. Geçtiğimiz sezon Euroleague'de
gösterdiği başarının ardından bu lisansın Galatasaray'a verilmesi için ülkece
kamuoyu oluştursak da lisans hak ettiği gibi Roma ile aynı ülkenin takımı
Emporio
Armani Milano'ya verildi. Kaldı ki Valencia gibi başarılı bir takım veya
Unics
Kazan gibi Tataristan pazarının önemli müşterisi olacak takımlar dururken,
aynı ülkeden ve hatta aynı şehirden dördüncü takımı Euroleague'e almak abes
olacaktı.
Sonuç olarak bu sezon Euroleague'i Türkiye'den üç takım temsil edecek:
Fenerbahçe
Ülker,
Anadolu Efes ve
Beşiktaş. Temsilcilerimizin
transfer sezonu hareketlilikleri de son yıllarda bizim için
"hüsranla" eş anlamlı hale gelen Euroleague'i iple çekmemiz için ayrı
bir anlam ifade ediyor.
Avrupa’da sezonun en iyi transferi: Bo McCalebb
Avrupa'da mevsimin transfer şampiyonu şüphesiz
Fenerbahçe Ülker. Euroleague'in
zirveye oynayan bütün takımlarının güç kaybettiği bu transfer sezonundan sarı
lacivertliler tarihinin en büyük vurgununu yaparak çıktı. Başarısız geçen
sezonun ardından coach ile birlikte takımın birçok oyuncusuyla yollarını ayıran
Fenerbahçe Ülker'in yaptığı en büyük transfer Avrupa'nın en iyi iki skorer oyun
kurucusundan biri olarak kabul edilen
Bo McCalebb.
Oyun kurucu rotasyonunda Ukic-Jerrels ikilisinin vadesini doldurmasıyla bu
bölgeye Euroleague sayı kralı Bo McCalebb ve Eurocup asist krallığı beşincisi
Barış
Ermiş'i katan Fenerbahçe Ülker iyi bir hücum takımı potansiyeli sunuyor. Bu
da Spahija'nın Fenerbahçe Ülker'e aşıladığı savunma takımı kimliğinin kağıt
üstünde terk edilmesi gerek. (Boston Celtics ile oynanan son hazırlık maçında
80 topun 34'ünü Bo McCalebb kullandı.) Fenerbahçe maçlarında 80 sayılar
rahatlıkla geçilecektir. Pota altında, takımda kalan
Oğuz Savaş Kaya
Peker ikilisinin yanına
David Andersen,
Mike Batiste ve
İlkan
Karaman eklendi. Basketbolda başarının anahtarı olan iyi birer bir ve beş
numaraya sahip olan sarı lacivertliler, forvet mevkisine de takımdan ayrılan Marko
Tomas'ın yerine de olabilecek en iyi isimlerden
Romain Sato'yu
kattılar. Sato ve Ömer'in savunmaya katacakları dinamizm ile birlikte,
Bogdanovic'in
gerektiğinde sorumluluk alarak skor üretebilecek durumda olması forvette
Fenerbahçe'yi güçlü kılıyor.
Pianigiani ile Final Four hedefi
Tüm bunları yeterli görmeyen yönetim, Milano'dan tanıdığımız
J.R. Bremer'i
de kadroya kattı ve arka alanı iyice sağlama aldı. Takımın başına da adı Siena
ile özdeşleşmiş,
Simone Pianigiani getirildi ve hedefin
Final Four
olduğunun altı çizildi. Takımı çalıştıracak coach'un daha önce Final Four
tecrübesi yaşamış olması, Türk kulüplerinin coach tercihinde yıllarca
yaptıkları hatalardan ders aldıklarını gösterir nitelikte.
Ülkemizin bahis şirketi İddaa'ya göre de takım Final Four için en büyük dört
favoriden biri olarak gösteriliyor. Kendi tarihinin en güçlü kadrosunu kuran,
belki de Euroleague'in bu sezonki en iyi kadrosuna sahip olan Fenerbahçe Ülker
adına en büyük soru işareti uyum sorunu olacak. Sezon öncesi hazırlık
maçlarından "şova yönelik" olanları (CSKA ve Boston) kazanıp,
performans beklenenleri (Buducnost ve Dinamo Sassari) kaybettiler.
Türkiye Kupası'nda da Galatasaray mağlubiyeti ufak bir uyarı oldu. Uyum
sorununu atlatır ve özellikle sezonun ilerleyen safhalarında formun zirvesine
ulaşırlarsa Final Four'un en ciddi adaylarından biri Fenerbahçe Ülker olur.
Temsilcimiz adına şu an için tek temennimiz sakatlık sorunu yaşamamaları.
Pianigiani'nin Siena dışında ne yapacağının belirsizliği, adında bile mutabakat
sağlanamayan Fenerbahçe Ülker Sports Arena'ya takımın alışamamış olması,
Mirsad'ın yokluğu gibi etmenler de sarı lacivertliler adına handikap
oluşturabilir.
A Grubu’nun diğerleri
İlk tur grubunda Obradovic ile yollarını ayıran
Panathinaikos,
Rudy
Fernandez'i transfer ederek kadrosunu güçlendiren Real Madrid,
geçtiğimiz yılın Eurocup şampiyonu Khimki, genç oyuncularla kendini
kanıtlamak isteyen
Union Olimpija ve play-off'tan gelen İtalya'nın köklü
takımı
Cantu ile karşılaşacaklar.
Euroleague normal sezonunun varoluş amacı, Euroleague'e katılmayı hak eden ve
etmeyen takımları ayırt edebilmektir. Gerçek Euroleague mücadelesi Top 16'da
başlar. Top 16 kurasına olabilecek en iyi sırada girebilmek için ilk tur
grubunda elde edilecek sıralama büyük önem taşır. Fenerbahçe Ülker'in bu grupta
hedefi ilk ikide yer almak olmalı.
Obradovic'in yıllarca çalıştırdığı
Panathinaikos ile yollarını ayırması ve
Yunanistan'daki ekonomik krizin bütçede daralmaya yol açması yeşilleri bir anda
favorilerin dışında bırakıyor. Yunan takımları benzer bütçe kısıtlamasına geçen
sezon da gitmişti ancak coach faktörüyle gemileri limana yanaştırabilmişlerdi.
Bu sezon her iki Yunan takımının da işi gerçekten çok zor.
Real Madrid
yıllardır hasret kaldığı şampiyonluğa bu sezon ulaşmak istiyor. Coach
Pablo
Laso'nun hareketli oyun planını yerine getirecek oyuncular kadroda mevcut.
Sergio Llull'un dinamizmine eşlik edecek
Rudy Fernandez ve
Marcus Slaughter
takıma katıldı. Kadrodan önemli bir oyuncu kaybedilmedi. Bu sezonki en büyük
kozlarıysa geleceğin Hidayet Türkoğlu'su
Nikola Mirotic olacak. Takım
beklenildiği gibi Final Four bileti elde ederse, Mirotic ligin MVP'si
olabilir.
Fenerbahçe Ülker'in kendi sahasında oynayacağı
Khimki maçında bir kazaya kurban
gitmemesi çok önemli. Geçmişe baktığımızda Eurocup'ı kazanarak Euroleague'e
katılan takımlar mutlaka ilk turu geçtiler. Khimki de altı takım içinde dörde
girmek için en ciddi adaylardan biri. Kupa kazanan kadrosunu muhafaza eden,
oturmuş yapıdaki Khimki Fenerbahçe Ülker'e bir ilk gün sürprizi yaparsa kimse
şaşırmasın. Yeni salonuna rağmen başarıya hasret ve aç olan, Slovenya
basketbolunun lokomotifi
Union Olimpija da maddi durumunun elverdiği ölçüde bir
kadro kurmaya çalıştı. Bu sezon Olimpija'da gözler genç oyuncular
Sasu Salin ve
Klemen Prepelic'te olacak. Euroleague'in kendi sahasında muhteşem oynayıp
salonu rakibe dar eden, deplasmandaysa varlık gösteremeyen takımı
Cantu,
play-off maçlarını kendi salonunda oynamanın avantajıyla adını bir kez daha
Euroleague'e yazdırdı. Cantu deplasmanında kaybetmeyen takım, grupta ilk iki
için bir adım öne geçecektir.
C Grubu: Anadolu Efes favori
Anadolu Efes, Euroleague'in en köklü takımlarından biri olarak kabul edilse de
taraftarları son dönemde başarıya hasret yıllar geçirdi. Lacivert beyazlıların
son üç sezonda galibiyet-mağlubiyet sayıları 19'a 29. Takım, son altı sezonun
tamamına Final Four parolasıyla girdi, hiçbirinde çeyrek finale bile hiç
kalamadı. Bu sezonların hiçbirinde galibiyet sayısı mağlubiyet sayısını
geçemedi. İşin kötüsü bir zamanlar Avrupa'nın en zorlu deplasmanlarından kabul
edilen İstanbul'da Efes kolayca maç kaybetmeye başladı, alışkanlığını yitirdi.
Sistem takımı olarak bildiğimiz Anadolu Efes, son beş sezonda yedi farklı
coach'un yönetimine emanet edildi. Bütçeyle birlikte transfer harcamalarının da
hoyratça arttığı, takımın kısır döngü içinde çırpındığı bu dönemde
başvurulabilecek tek bir adres vardı; o da eski dost
Oktay Mahmuti.
Mahmuti, altı yıl önce bıraktığından çok farklı bir Efes ile karşı karşıya. Köprünün
altından akan sular takımın adını bile alıp götürdü. Görevi için "enkaz
devraldı" yakıştırmasını yapmak haksızlık olur. Geçtiğimiz yaz rekor
harcamayla kurulan kadronun iskeletine dokunulmadı. Geçen sezon yokluğu fazlaca
hissedilen sorumluluk alıp skor üretebilecek, patlayıcı özelliği olan oyuncu,
İsrail'den bulundu ve Maccabi Tel Aviv'de harika bir sezon geçiren
Jordan
Farmar takıma katıldı. NBA'de vasat bir kariyere sahip Farmar, Maccabi
performansını bir sezon daha sürdürebilecek mi, merak konusu. Yine de
Sasha
Vujacic ile Lakers dönemine dayanan uyumları Farmar için olumlu bir veri.
Tarence Kinsey'nin NBA'e gitmesiyle doğan boşluk Galatasaray'dan
Jamon Gordon
ile dolduruldu. Böylece kısa rotasyonunda Vujacic-Gordon ve
Sinan Güler'den oluşan
birbirini tamamlayan bir rotasyon oluştu. Bu isimlere Karşıyaka'dan transfer
edilen
Birkan Batuk'u da eklemeliyiz. Hazırlık ve Türkiye Kupası maçlarında
önemli süreler alan Birkan, Mahmuti'nin Euroleague rotasyonunda da kendisine
yer bulacaktır.
Oyun kurucu pozisyonunda
Kerem Tunçeri hâlâ çok ağır bassa da,
Jordan Farmar bu sezon ondan önemli oranda rol çalacaktır. Bilhassa Tunçeri'nin
sakatlık nedeniyle sahadan uzak olacağı sezonun ilk 10 gününde. Geçen sezona göre ne kadar büyük bir
ilerleme kaydettiğini milli takımın Avrupa Şampiyonası eleme maçlarında
gördüğümüz
Doğuş Balbay da yönettiği takımlara iyi savunma yaptırmasıyla meşhur
Oktay Mahmuti'nin önemli kozlarından biri olacak.
Geçtiğimiz sezon uzunlarından
çok canı yanan Anadolu Efes, Savanovic-Barac-Kerem Gönlüm-Batista-Ermal
beşlisine dokunmadı ve bu isimlerin yanına
Semih Erden'i kattı. Ancak Batista
her an ayrılabilir. Ermal'inse rotasyona ne kadar dahil edileceği şüpheli. Geri
kalan dört uzun formda olursa, Anadolu Efes Euroleague'in en kaliteli uzun
rotasyonlarından birine sahip olur.
Takım her ne kadar kağıt üstünde büyük başarı vaat etse de Efes taraftarı bu
filmi son yıllarda defalarca izlemişti. Kadronun potansiyelini düşündüğümüzde
hedefin Final Four'dan aşağısı olmaması gerekse de Efes taraftarı son yılların
getirdiği alışkanlıkla Final Four demeden önce dilini ısırıyor. Yıllardır çeyrek
final bile görememiş olan takım bu sezon büyük bir başarıya imza atar ve
Londra'daki Final Four'a kalabilirse, bu başarıdaki ana etmenlerden biri
iskeleti korunan kadro yapısı, diğeri de Oktay Mahmuti faktörü olacak.
Lacivert beyazlılar üçüncü torbadan girdikleri ilk tur kura çekiminde ilk iki
torbadan
Olimpiakos ve
Caja Laboral'i çektiler ve ligin en kolay grubuna
düştüler. Son Euroleague şampiyonu Olimpiakos coach
Dusan Ivkovic'i kaybetti.
Şampiyon takımın önemli unsurları kadroda tutulsa da
Marko Keselj ve
Andrea
Glyniadakis kayıpları dikkat çekici. Efes'in Pire temsilcisiyle geçen sezondan
kapatılmayı bekleyen bir hesabı da var: Olimpiakos'un aksine geçen sezon ilk
tur grubundan çıkamayan
Caja Laboral, kabuk değiştiren ekiplerden. Yıllarca
Caja Laboral hücumunu inşa etmiş Prigioni-Teletovic uyumu artık yok. Ayrılan bu
iki ismin yerine Galatasaray'dan hatırladığımız
Taylor Rochestie ve
Tibor
Pleiss takviyesi yapıldı. Bu sezonki yeni Euroleague sisteminde ne kadar ileri
gidebilirler bilinmez ancak geçen sezonun hırsıyla can yakmaya çalışacakları
kesin.
Grubun bir diğer iddialı takımı
Zalgiris Kaunas bu sezon lige son
yılların en iddialı kadrolarından biriyle giriyor. İki Lavrinovic'i de takıma
katan Litvanya temsilcisi, kısalarda da
Lafayette,
Popovic,
Kaukenas ve
Kalnietis gibi çabuk ve atletik isimlere sahip. Coach
Joan Plaza bu takıma
savunma yaptırmayı başarabilirse, Zalgiris Kaunas bu sezonun flaş takımı
olabilir. "Wild card" ile organizasyona dahil olan
Emporio Armani Milano son
yıllarda kurduğu rüya takımı bu yaz bozdu. Anadolu Efes'in geçmekte zorluk
çekmediği takımlardan olan Milano, temsilcimizin ilk hafta deplasmanda
karşılaşacağı rakibi olacak. Grubun son torba ekibi
Cedevita Zagreb ise kendi
sahasına sürpriz galibiyet arayıp, adından söz ettirmek isteyecek. Üst tur için
şansları bu zayıf grupta bile yok denecek kadar az.
Beşiktaş’lı D Grubu
Son 12 ayda bir peri masalına imza atan siyah beyazlılarda, sezon bittikten
sonra oyuncusundan coach'una, sponsorundan yönetimine herkesin bir anda yok
olmasıyla rüyadan yataktan düşerek uyanılmıştı. Son anda yönetim tarafından
kulübe tahsis edilen 5 milyon 500 bin euro'luk bütçeyle baştan aşağı yeni bir
takım kurulacaktı. Erman Kunter, Euroleague seviyesinde son derece mütevazi kalan bu rakamı
en iyi şekilde kullanabilecek coach'lardan biri şüphesiz.
Kunter'in takımın başına getirilmesinin ne kadar isabetli bir karar olduğu
alınan oyuncuların özgeçmişlerinden anlaşılıyor. Yüksek tempolu bir oyun
anlayışını takıma katmak isteyen Kunter, oyun kurucu olarak Curtis Jerrels ve
Tutku Açık'ı transfer etti. Kısa forvet pozisyonuna alınan Vladimir Dasic,
kariyerinde beklediği sıçramayı bir türlü yapamayan isimlerden. Oyuncu bu yaz
tüm maçlarını kazanan Karadağ Milli Takımı'nın en skorer ismiydi. Aynı mevkiye
alınan Patrick Christopher da geçen sezon Cholet'nin en skorer ikinci ismiydi.
Damir Markota'nın Hırvatistan Milli Takımı'ndaki skorer rolü, Randal Falker'ın
Cholet'deki enerjisi Kunter'in aklındaki tempolu, mücadeleci oyunun izdüşümü
gibi.
Geçtiğimiz sezonki kadrodan sadece Serhat Çetin, Barış Hersek ve Can Akın
tutuldu. Gelen oyuncularsa ya kariyerinde istediği noktaya bir türlü çıkamayıp
ikinci şansını arayan ve Euroleague'de oynama etiketini kullanacak oyuncular ya
da sıfırdan bir hikayeye başlama hevesindeki isimler. Bu sezonun Beşiktaş'ı da
bizlere bir kez daha başka türlü bir hikaye anlatmaya hazır.
Siyah beyazlıların grubu kendileri adına son derece uygun. İlk iki torbadan
gelen CSKA Moskova ve Barcelona ligin en değerli iki takımı olarak değerlendirilebilir.
Her ne kadar Kirilenko ve Shved'in ayrılmasıyla CSKA geçen sezonki kadar rüya
takım hüviyetini yitirse de takımın başına Ettore Messina getirildi.
Barcelona'da da Vazquez, Perovic ve N'Dong'un ayrılmasıyla bir kabuk değişimi
yaşanıyor. Ancak bu iki takım da bir kez daha şampiyonluğun en büyük adayları.
Grupta ilk ikiyi kimseye kaptıracaklarını düşünmüyorum. Beşiktaş'ın hedefi de
zaten grubun ilk ikisi değil.
Temsilcimiz Partizan, Lietuvos Rytas ve Brose Baskets takımlarıyla üç ve
dördüncü sıra mücadelesi verecek. Beşiktaş'ın renktaşı Partizan sezona 23,1 yaş
ortalamalı bir takımla giriyor. Bu onları 2010-2011 sezonunu sıfır galibiyetle
bitiren Cibona takımının ardından Euroleague tarihinin en genç takımı yapıyor.
Belgrad seyircisi bile bu sefer onları kurtaramayacak gibi. Brose Baskets
takımı son iki sezonda hep son saniye basketleriyle Top 16 vizesini kaçırdı. Bu
sezona girerken de kadrolarının en önemli dört oyuncusunu kaybettiler. Beşiktaş
ile şansları eşit olarak görülebilir. Nispeten oturmuş kadro, zorlu deplasman
ve Euroleague tecrübesi avantajıyla Lietuvos Rytas bu takımlar arasında öne
çıkıyor. Ancak başka bir grupta olsalardı onların da korkulu rüya görmesi çok muhtemel
olurdu. Grubun tepesinde denk iki gücün, grubun aşağısında da denk dört gücün
mücadelesinde hangi takımlar hedeflerine ulaşacak göreceğiz. Fikstürde de
şanslı bir gidişatı olan Beşiktaş'ın gruba iç sahada Partizan maçıyla başlayıp
grubu iç sahada Lietuvos Rytas ile bitirmesi temsilcimize ufak bir avantaj katıyor.
Siyah beyazlıların bu gruptan çıkıp Top 16’ya kalabilmesi en mantıklı hedef
olarak gözüküyor.
Belirsizlikler yumağı: B Grubu
Gerek zirvesinin belirsizliği, gerekse ilk dört için tahmin yapmanın zorluğuyla
Euroleague'in en karmaşık grubu ödülünü B Grubu fazlasıyla hak ediyor. Bütün
Euroleague'in en zorlu deplasmanlarından ikisi bu grupta: Montepaschi Siena ve
Maccabi Tel Aviv.
Yıllarca aşina olduğumuz ve artık bir çırpıda sayabilecek
hale geldiğimiz Siena kadrosu, bu sezon dağıldı. Son altı sezonda İtalya ligini
şampiyon bitiren takım, geçtiğimiz sezon Euroleague çeyrek finalinde
Olimpiakos'a takılınca değişimin sinyalleri gelmeye başlamıştı. Yaşlı kadronun
artık gelecek vaat etmemesi ve oluşan mental yorgunluk, revizyonu kaçınılmaz
kılıyordu. Carraretto, Ress ve Moss dışında neredeyse bütün takımı, coach dahil
baştan yarattılar. Bu sezon için en ciddi soru işaretlerinden biri temeli Ergin
Ataman döneminde atılan Siena ekolünün Avrupa basketbolunun itici güçlerinden
biri olmaya devam edip etmeyeceği.
David Blatt'in Maccabi'si de sezona gerçek
anlamda oyun kurucusuz giriyor. Geçtiğimiz sezon bütün Maccabi hücumlarının
önemli bir kısmında rolü olan Keith Langford bu sezon yok. Avrupa basketbolunun
efsanelerinden David Blu da basketbolu bıraktı. Oyun kurucu olarak alınan Ricky
Hickman ve Moran Roth'un Avrupa'da hiç tecrübesi yok. David Blatt ya bu iki
isimden herhangi birine fazlsıyla güveniyor ya da takıma yeni katılan ve
birinci görevi oyun kuruculuk olmayan David Logan'a anahtarlar teslim edilecek.
Bunu izleyip göreceğiz.
Üç yıl aradan sonra Euroleague'e dönüş yapan Alba
Berlin, her sezon Euroleague'e katılmalarına rağmen hiçbir sezon ciddi bir
başarı elde edemeyen ancak kötü sonuçlar da almayan Unicaja ve Prokom ile
Fransa şampiyon Elan Chalon, bu grupta işleri karıştıracak diğer takımlar.
Euroleague'in B Grubu'nda olacakları şimdiden kestirmek oldukça zor.
Son olarak Euroleague'in "devotion" öncesi eski jenerik müziğiyle kapatalım. Efes Pilsen'in Final Four yaptığı zamanın müziği. Yine benzeri bir sezon olması dileğiyle.